İnsanlığın kabusu olan ve tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisinin nedenleri ve tedavisine ilişkin bilim insanlarının müthi...

İnsanlığın kabusu olan ve tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisinin nedenleri ve tedavisine ilişkin bilim insanlarının müthiş çalışmaları devam ederken virüs ile ilgili ezber bozan bir haber içimize su serpti. Covid-19’a yakalananların kimilerinde şiddetli kimilerinde hafif şekilde seyrettiğini bilmeyen yok. Bilim insanları bunun farklılık gösterme nedeninin genlerle ilgili olduğunu ortaya koydular. Farklı kan guruplarında hastalığın farklı seyrettiğini bir yıldır söyleniyor. İnsanlardaki 3’ncü kromozomun özel bir bölgesinin ilişkili olduğu, SARS – COV2 hücrelere ACE2 reseptör yolu ile girdiği, SLC6A20 reseptörünü kodlayan genin hastalığın daha şiddetli geçirilmesi ile ilişkili olduğu belirlenmişti. İçimizi ısıtan haber de dünya genelinde on milyonlarca kişiye bulaşan korona virüsün (corona virüsü) bazı insanları neden etkilemediği bulundu. İnsanda bulunan 'HLA-DRB1*04:01' isimli gen keşfedildi. Bu araştırma ile kişilerin bu şanslı grupta olup olmadıklarını öğrenebileceğini aşılama öncesi genetik test yapılabileceğini belirtiliyor. 'HLA-DRB1*04:01' geni taşıyanların aşı olmasına gerek olmadığı sonucunu doğuruyor ki bu da aşı olanları, “Gereksiz yere aşıyı vücuduma neden enjekte ettirdim” dedirtecek, kimini de bu genin vücudunda olup olmadığını öğrenmek için genetik laboratuvarlarına yönlendireceği açık. Eğer bu gene sahip insanlar aşıya gereksinimleri yoksa aşılamanın daha hız kazanacağını, risk altındaki kişilere öncelik verilerek pandeminin etkisinin azaltılabileceğini düşünüyorum. Ancak araştırma da bu genlere sahip kişilerin virüsü taşıyabileceklerini ve çevrelerindeki birçok kişiye bulaştırabilecekleri de belirtiliyor. LABORATUVAR ÜRETİMİ Mİ? İki ABD'li uzman, 'CGG-CGG kombinasyonun hiçbir zaman doğal olarak bulunmadığını, bu rekombinasyon adı verilen yeni becerileri alan virüslerin yaygın yönteminin burada çalışamayacağı anlamına geldiğini, Covid-19'un genom diziliminin, virüsün bir laboratuvarında üretildiğini kuvvetle önerdiğini söyleyen bir makale kaleme almış. SARS veya MERS gibi doğal olarak oluşan hiçbir korona virüsün şimdiye kadar bir CGG-CGG kombinasyonuna sahip olmadığını da belirtiyorlar. ABD Başkanı Joe Biden’in geçtiğimiz günlerde Covid-19'un laboratuvar üretimi olup olmadığının araştırılması emri vermesi de 2 yıldır dünyaya kabusu yaşatan korona virüs belasının sırrını çözecek mi? KURALLARA UYMAK LAZIM Pandemiden korunmak için sağlıklı olmak, çevremizin de sağlığına dikkat etmek lazım. Virüse yakalanan bir dostum şöyle diyordu: “Rahat bir nefes almak için arabamı, ikinci nefes için evimi verirdim” Aşının yararının virüsün zararlarından fazla olacağını düşünerek iki doz aşıyı da oldum. Kendimi güvencede his etsem de virüsü taşıyabileceğim, başkasına bulaştıracağım varsayımı ile pandemi kurallarına uyuyorum. Hijyen, sosyal mesafe ve maske üçlü kuralına uymak şart. 21 Haziran sonrası dönemde alınacak önlemleri de merak ediyorum. Merak ediyorum çünkü “pandemi bitti” gongu çalınmış gibi insanlar caddelerde, sokaklarda… 1997’de yaşanan kuş gribi, 2003’de görülen SARS, 2009’da görülen domuz gribi, Aralık 2019’dan beri yeni korona virüs yani Covid-19. Covid-19, 2003’de görülen SARS corona virüse çok benziyor. SARS Asya ülkelerinde ortaya çıkmıştı. SARS’ta hasta sayısı daha fazlaydı ama can kaybı oranı daha azdı. O zamanlar seyahatler durdurulmuştu. Önlem alınmayan/alınamayan seyahatler yüzünden İngiltere, Afrika, Hindistan… Mutanları dünyada kol gezdi. Kapitalizmin çarkı dönmesi uğruna mı ona da siz karar verin. SONSÖZ: “Covid-19 dolaşmaz, onu tüm dünyada dolaştıran biziz.”