Araştırmacı-yazar Tahir Şilkan’la söyleşimizin ikinci bölümünde romanımızın coğrafyalara göre emeği nasıl ele aldığını konuştuk. Şilkan’a Ege ve Çukurova’daki emeğin romanlarındaki tarihçe...

Araştırmacı-yazar Tahir Şilkan’la söyleşimizin ikinci bölümünde romanımızın coğrafyalara göre emeği nasıl ele aldığını konuştuk. Şilkan’a Ege ve Çukurova’daki emeğin romanlarındaki tarihçeyi sorduk Edebiyatımızda emek araştırmaları konusunda yetkin bir isim olan Şilkan’la söyleşimizin ikinci bölümünde edebiyatımızda Egeli, Çukurovalı emekçilerin nasıl yansıdığını konuştuk. Şilkan, “Fahri Erdinç bir tütün üreten ailenin parçası olarak Akhisar’daki tütün emekçileri anlatıyor. Fakir Baykurt ve Samim Kocagöz, romanlarında topraksız ve az topraksız köylülerin sorunlarına dikkat çekerek onların sesi olmuştur” dedi. Orhan Kemal, Yaşar Kemal gibi yazarlar adeta Çukurova kimliğinin bir parçası olarak görülür. Ege’den de Necati Cumali, Samim Kocagöz’ü bu açıdan ele aldığımızda neler söylersiniz. Gerçekten de, Orhan Kemal’in Çukurova’da tarım ve fabrika emekçilerini, ırgatları anlattığı romanları (Cemile-Dünya Evi-Vukuat Var-Hanımın Çiftliği-Kanlı Topraklar-Eskici ve Oğulları-Murtaza ve Bereketli Topraklar Üzerinde ) ile Yaşar Kemal’in ‘Hüyükteki Nar Ağacı’ ile başlayan Binboğalar Efsanesi İle süren Kalekapısı ve Akçasazın Ağaları romanları Çukurova’daki emek ve işçi dünyasını anlatan çok başarılı romanlar.  Ege de Necati Cumalı’nın Tütün Zamanı-Yağmurlarla Topraklar-Acı Tütün ve Susuz Yaz’ı, Samim Kocagöz’ün Yılan Hikayesi, Bir Karış Toprak, İki Çift Öküz romanları etkileyici işçi dünyasını yansıtan romanlar. Bunlara Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta Burina Burinata ile Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı romanını eklemek gerekir Denizde, yaşamları pahasına sünger çıkaran emekçilerin hayatını anlatan romanlar. Yine Fahri Erdinç’in Acı Lokma’sını saymam gerekir. Ancak, ne kadar az, İzmir limanlarındaki, Rafineri, sayısız fabrika ve sanayi sitelerindeki işçiler için cehennem olan çalışma koşullarını, işçilerin hayatını, mücadelesini anlatan roman neredeyse hiç yok.  Bu konu romancılığımızın büyük eksikliği. Sınıf mücadelesinin yükseldiği dönemler boyunca işçilerin –emekçilerin dünyasını yansıtacak romancılar çıkmamış olması ne yazık ki gerçekliğimiz. Egeli yazarların işçi sınıfı belleğine katkısı anlamında özgün yanları nelerdir? Yukarıda saydığım romanları yazan Egeli yazarlar, tarım- tütün emekçilerini, deniz –göl balıkçılarını, sünger işçilerini anlatan romanlar yazdılar. Kendisi de Söke’de geniş topraklara sahip bir ailenin çocuğu olan Samim Kocagöz, emekçilerin dünyasından yana eserler verirken, Çeşme -Urla yöresinde avukatlık yapan Necati Cumalı’nın romanları tanık olduğu tarım –tütün emekçilerinin dünyasını yansıtıyor. Tarık Dursun K. ve Halikarnas Balıkçısı’nın romanları, Sait Faik Abasıyanık’ın Medarı Maişet Motoru romanından sonra deniz emekçilerini, balıkçıları anlatması yönüyle ayrılıyor. Fahri Erdinç bir tütün üreten ailenin parçası olarak Akhisar’daki tütün emekçileri anlatıyor. Fakir Baykurt ve Samim Kocagöz, romanlarında topraksız ve az topraksız köylülerin sorunlarına dikkat çekerek onların sesi olmuştur. 1963—1980 yılları arası dönem Türkiye işçi sınıfının en canlı dönemi olarak dikkat çekiyor. Romanımız bu dönemi hakkıyla ele alabilmiş midir. Çok net ve kısa bir yanıt vereyim. HAYIR. Romanımız, İşçi ve emekçilerin, 1960 Saraçhane mitingi ile başlayan 1961 Anayasası ile işçi ve kamu emekçilerine tanınan sendikal hak ve özgürlük mücadelesini romanında yansıtamamıştır. Öykü ve şiirlerinde bu dönemi anlatan yazar sayısı göreli olarak daha fazla olmasına karşı romanımızda çok az yansıtılmış bu yükselen işçi mücadelesi. Fakir Baykurt, Kara Ahmet Destanı’nda anlatır, 15-16 Haziran direnişini, Nejat Elibol’un Direnen Haliç(iki ciltlik) ve Orhan Kemal’in sinema emekçilerinden söz eden romanları. Yaşar Kemal’in Deniz Küstü’sü… O kadar anımsayabildiklerim… Kişisel beğeninizle ilgili sormak isterim; Saydığınız romanlardan en çok hangileri sizi çarpmıştır? Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde, Eskici ve Oğulları, Cemile, Dünya Evi, Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı, Necati Cumalı’nın Acı Tütün romanları en beğendiğim romanları. İrfan Yalçın’ın Zonguldak yöresindeki mükellefiyet olgusunu anlattığı Ölümün Ağzı, Mehmet Seyda’nın Yanartaş’ı ve saydığım romanların tümü beni etkilemiştir hiç şüphesiz ama "... Çukurova'da bahar harikadır! Gök masmavi, kırmızı topraklar yemyeşildir! Çukurova'nın bereketli toprağına dört kilo çiğit at, seksen kilo kütlü, yani tohumlu pamuk versin! ..."  sözlerini romanının başına koyan Orhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ romanı, en etkilendiğim romandır. 1980 sonrasından bugüne (Allah selamet versin) sanatçılarımız emek, işçi sınıfı, devrim gibi sözleri pek merkeze almaz oldu. Bunları anlatanların görünürlüğü de sıkıntılı. İşçi sınıfının edebiyata ve diğer sanatlara daha fazla konu olması için daha çok mu bekleyeceğiz? Çok uzun yıllardır işçi, emek sözünü edenlere, o kavramların tarihte kaldığı artık üretimin robotlarla yapıldığı, yapılacağı yakında işçi sözcüğünün hiç kalmayacağı söylenir olmuştu. İlginçtir son üç aydır yaşadığımız Coronavirüs Salgın günlerinde işçiler en çok “şükran” sunulanlar içinde yer alıyor. Salgı koşullarında durmaksızın üretimi sürdüren fabrika işçileri, fırın emekçileri, kargo, posta, market, lojistik, taşıma işçileri, kamu emekçileri olmaksızın hayatın sürmeyeceği bütün çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Hayatı üreten ve yaratan işçi ve emekçilerdir. Üretici tarım emekçileridir. Onların emeği olmadan hayatın sürmesi olanaksızdır. İlginçtir, iki yıldır sürdürdüğüm Orhan Kemal Roman Ödülü’ne başvuran 150 civarında roman içinde işçi sözcüğünün geçtiği roman sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Salgın döneminde çok çarpıcı fotoğraflar gördük. Havaalanında yapılan hastane inşaatını ziyaret eden yetkililerin işçilere olan mesafesi onlarca romandan daha etkiliydi bence. Sokağa çıkma yasakları, sayısız yasak işçiler için geçerli sayılmadı, Bu süreçte çalışan çok sayıda işçi ve sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Onların romanını yazacak, yaşananların filmini çekecek, oyunlaştıracak tiyatrosunda oynayacak, resmini, heykelini yapacak sanatçıların dünyanın her köşesinde olduğu gibi ülkemizde de olduğunu düşünüyorum. Dilerim işçi ve emekçilerin dünyası edebiyatta ve sanatın diğer dallarında güçlü bir biçimde, gerçekçi olarak ve sanatsal bir güzellik içinde yansıtılır.