Her yıl büyük bir coşku ve gururla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı, bizi 99. yıl heyecanıyla sarıyor bu kez. 29 Ekim 1923'te yanan ışık, 100. yıl aydınlığına adım adım...

Her yıl büyük bir coşku ve gururla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı, bizi 99. yıl heyecanıyla sarıyor bu kez. 29 Ekim 1923'te yanan ışık, 100. yıl aydınlığına adım adım ilerlerken yolculuğa tarihten öğrendiklerimizle çıkalım. 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanarak yeni Türk devletinin bağımsızlığı kabul edildi. İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasından 2 ay sonra 13 Ekim 1923'te Ankara, Türkiye'nin hükümet merkezi oldu. Böylelikle yeni rejimin adının belirlenmesi ve yeni devlet başkanının seçilmesi gerekiyordu. O güne kadar Devlet Başkanlığı görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa tarafından yürütülmüştü. Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Nutuk'ta şöyle anlattı: "Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. 'CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ' Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz. Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet'in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar." 'EGEMENLİK MİLLETİNDİR' AA Arşivi'ndeki bültene göre, Meclis, 29 Ekim 1923 Pazartesi saat 18.00'de İsmet İnönü başkanlığında toplandı. Anayasa Komisyonu tarafından sunulan ve anayasa değişikliğini içeren teklif acilen görüşülmesi için gündeme kaydedildi. Görüşe sunulan tasarıda şu hükümler yer aldı: *"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ulusal işlerin fiili idarenin yönetim şekli halka dayanmaktadır. Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. *Türkiye Devleti'nin dini İslam, resmi dili Türkçedir. *Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir. *Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Genel Kurul’un toplantısında bir yasama dönemi süresi için kendi üyeleri arasında Millet Meclisi tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı görevini halefi seçilene kadar sürdürür. Geçmiş başkan yeniden seçilebilir. *Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Türk Devleti'nin başıdır. Bu sıfatıyla gerekli gördüğü zaman, Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulunun başkanlığını yapar. *Kurul Başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer bakanlar yine milletvekilleri arasında, Kurul Başkanı tarafından seçilir. Kurulun listesi Büyük Millet Meclisi’nin onayına, Cumhurbaşkanı tarafından sunulur." ALKIŞLARLA KARŞILANDI Komisyon adına söz alan Yunus Nadi Bey, Mondros Mütarekesi'ne kadar yaşanan olayları hatırlatarak cumhuriyetin ilanının gerekliliğini dile getirdi. Daha sonra kürsüye çıkan Vasıf Bey, cumhuriyeti övdü. Daha sonra Eyüp Sabri Hoca Efendi, gecikmeden cumhurbaşkanının seçimiyle devam edilmesini talep etti. Konuşmaların ardından tasarı saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla kabul edildi. Cumhuriyetin ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı. Cumhuriyetin ilanından ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. MECLİS'E SESLENDİ Cumhurbaşkanı unvanıyla kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın Meclise hitabı TBMM kayıtlarında şöyle yer aldı: "Efendiler; asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum. Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır." NEDEN 29 EKİM? Neden 3 gün önce veya 5 gün sonra değil de tam olarak 29 Ekim? Bu günün seçilmesi bir rastlantı değildi. Ulu önderin bu günü seçmesinin nedeni, 30 Ekim'e 5 yıl sonra attığı bir tokat olmasıdır. Ne yaşanmıştı 30 Ekim'de? 1918 yılında Mondros'un imzalandığı gündür. Mondros Ateşkes Anlaşması birilerinin ihaneti nedeniyle Osmanlı Devleti'ni bitiren, İngiliz işgaline yol açan bir parçalanma ve çöküş anlaşmasıdır. Yani Ata'mız, Türkiye Cumhuriyeti'ni 29 Ekim'de ilan ederek aslında 30 Ekim'e karşı "bir milletin ahını, intikamını" ilan etmiştir. Çok yaşa Cumhuriyet... Daha çok bayramlar gör! İYİ HABER : Tarım ve Orman Bakanlığı, 2003 yılından bu yana tarım, ev ekonomisi ve sosyal konularda 3 milyon 620 bin 424 kadın çiftçiye yüz yüze ve uzaktan eğitim verdi. Bağcılıktan hayvancılığa, meyvecilikten seracılığa, arıcılıktan ipekböcekçiliğine kadar birçok tarımsal konuda çeşitli yayım teknikleri kullanılarak 81 ilde eğitimler veriliyor. GÜZEL İÇERİK: İnstagram hesabı 'Kadın koalisyonu' toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çalışmalarını sürdüren topluluğun hesabıdır. Bu yıl, 20. yaşını kutlayan Kadın Koalisyonu, kadınların toplumsal ve siyasal katılımını artırmayı ve eşitlikçi adalete dayalı bir siyaseti hedefleyen bağımsız kadın örgütlerinin platformudur. Türkiye ve dünyadaki eşitsizliklere tepki gösterir, adaletsizliklerin giderilmesi için farkındalık oluşturur, çözüm arar.