Karantinalı günlerden selamlar. Artık yavaş yavaş evlerdeki hayata alışmaya başladık, bazı durumlar rutine bindi, bazı şeyler ise sıkıcı gelmeye başladı, yürümeyi gezmeyi özler hale geldik. Sanıyorum...

Karantinalı günlerden selamlar. Artık yavaş yavaş evlerdeki hayata alışmaya başladık, bazı durumlar rutine bindi, bazı şeyler ise sıkıcı gelmeye başladı, yürümeyi gezmeyi özler hale geldik. Sanıyorum ki bu evlerde kalma süreci baharın gelişiyle birlikte biraz daha zorlu bir hal alabilir, dışarısı sıcacık ve berrak güneşli iken serin evlerimizde perdelerimizi ve pencerelerimizi açmakla yetineceğiz gibi duruyor. En azından bir süre için daha, biraz daha sabır. Bugün sosyotelizm denen bir olgudan bahsetmeye geldim. Bakmayın adının böyle durduğuna, hepimize o kadar tanıdık gelen bir durum ki bu. Sanal dünyanın kronolojik bağımlılığı demek. Aslında İngilizce bir terim ( Phubbing). Telefon (Phone) ve yok saymak (snubbing) kelimeleri birleştirilerek üretilmiş. Bizdeki adı ise sosyotelizm olarak çevrilmiş. Hani sosyal olabilecek bir ortamda, arkadaşlarınızla buluştuğunuzda, ailenizle oturduğunuzda biri başını kaldırıp etrafına bakar ve herkes telefonlarına bakıyordur ya… İşte tam olarak öyle bir noktayı anlatıyor bize. Gençlerde daha sık görülüyor ancak yaş farkı yavaş yavaş ortadan kalkıyor çünkü akıllı telefonlar her yaş grubundan insanın rahatça kullanabileceği bir hale dönüştü. Bu yüzden bir aile ortamında gencinden ileri yaşlısına herkesin elinde ve dikkatinde olabilen bir şey artık. ‘İLETİŞİMİ KESİYOR’ Kavramı biraz tanıdık, kendi sosyotelizm anlarımızı da aklımıza getirdik. Şimdi de bu alışkanlığın bizden neler götürüyor olabileceğine dikkat edelim. Elinizde sadece sizin görebildiğiniz ekranı olan bir alet var, karşınızdakinde de. Alet sizi o kadar iyi oyalamayı başarıyor ki yanınızdaki kişiyle tek iletişim beğendiğiniz bir şeyi ona göstermek olabiliyor. Sizce bu iletişim ne kadar sağlıklı olabilir? Konuşmalarımızın ve paylaşmalarımızın sayısı azaldıkça topluluğumuzdan, kalabalık ailelerimizden daha çok uzaklaşıyoruz, yalnızlaşıyoruz. Sanal ortamların yarattığı kalabalıklar bize yeter sanıyoruz ancak onlar fiziksel olarak burada, yanımızda değil. Tehlike ise henüz burada başlamıyor. Gerçekle sanal karışmaya, iç içe geçmeye başladığında, iyice yalnızlaşıp kabuğa çekilmeye başladığımızda ve paylaşmaktan kaçınıp kara gözlükleri takmaya başladığımızda tehlike çanları çalmış oluyor. ‘DİKKAT EDİLMELİ’ Evlerde olduğumuz ve bizi oyalayacak çok fazla şey bulamadığımız bugünlerde bizler için tehlikeli olabilir. Şimdi için ve özellikle sonrası için. Yeniden sosyal ortamınıza geri döndüğünüzde elinizde alışkanlık yapmış bir aletin olmasını istemeyebilirsiniz. Bu yüzden önlemleri erkenden alıyor olmak en sağlıklısı. Telefonlarınızla ya da bilgisayarınızla ne kadar vakit geçirdiğinizi fark edin. Daha da önemlisi bunları ne için kullandığınıza bakın. Birileriyle iletişim kurmak, haber almak, araştırmak, öğrenmek ve biraz oyalanmak için ise sıkıntı yok. Ancak sürekli çöp bilgilere maruz kalıyorsanız, oyalanmanın sınırı çoktan aşıldıysa ve saatlerdir boşluğa bakıyorsanız, reklamlardan kafanızı kaldıramıyorsanız dikkat edin, potansiyel bir sosyotelistliğe adım atıyor olabilirsiniz… Bu haftalık bu kadardı, gelecek hafta görüşmek dileğiyle!