3071 sayılı kanun vatandaşların dileklerini veya şikâyetlerini yetkili kurumlara yazı ile bildirme hakkıdır. Dilekler ve şikayetler konusunu açıklayacak olursak, elbet ki bunlar yasalara, hukuka uygun...

3071 sayılı kanun vatandaşların dileklerini veya şikâyetlerini yetkili kurumlara yazı ile bildirme hakkıdır. Dilekler ve şikayetler konusunu açıklayacak olursak, elbet ki bunlar yasalara, hukuka uygun talepler olmalıdır. Çoğu kimse yeterince eğitimli olsalar dahi, dilekçe yazmak konusunda bilinçli değildir. Bu nedenle güncel yaşantıda kurumlara dilekçe ile başvurma iradesi alışıla gelmiş bir kültür değildir. Böylesi zamanlarda hukuki yardım almaksızın dilekçe oluşturma fikri insanlara itici gelir. Diğer taraftan Anayasamızın 76. maddesi düzenli ve sağlıklı bir çevrede yaşamak her vatandaşın hakkıdır der. Düzenli ve sağlıklı bir çevreyi temin etmek devletin kurumları ile birlikte her bir vatandaşımızın hakkı ve ödevidir diyerek, bireylere sorumluluk yükler. Yani çevremizi, doğamızı, yaşam alanlarımızı korumak, hakkımız olduğu kadar anayasal görevimizdir. 76. MADDE 76. madde, 2872 sayılı kanun içinde daha kapsamlı açıklanır. Bütün vatandaşların ortak değeri olan çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin ve sağlıklı yaşam alanlarının teminatı, her türlü kirliliğin önlenmesi ve düzenin sağlanması ile mümkün olacaktır. Bu ancak toplumsal bilinç ile sağlanacaktır ve yalnızca yasal düzlemde kurgulamak yetmez. Birçok kimse dileğini ve şikayetini belirterek, ortamda devam eden hal ve gidişatta payı olsun ister ancak buna cesaret edemez. Bu durumda, insanlar bu konular üzerine çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarına yönelir. Tüm dünya ile aynı anda ülkemizde de şekillenen ve kanunlar içeriğinde yerini alan çevre kanunları, bireysel haklar, bilgi edinme gibi kanunlar, uzun yıllar boyunca kültürümüze adapte olamamıştır. Avrupa’da bu kanunlar bireylerin beklentileri ile şekillendiği için çok daha çabuk yaşamda varlığını göstermiştir. Bize ise neredeyse, atama yoluyla giriş yapmıştır desek, yanlış olmaz. Bu nedenledir ki birey bazında mevcut yasanın takipçisi olma fikri ancak yeni yeni vücut bulmaya başlamıştır. Örnek verecek olursak, evinin arka tarafındaki boş araziye çöp atılıyorsa, o evdeki 80 yaşındaki Alman teyze, yakınında bir yerde 100 yıllık bir ağaç kesilmekte ise Fransız teyze derhal ilgili makamları arayıp şikayetçi olur, konu komşuya haber eder, eşgal bildirir, sonrasında da faillerin yakalanıp yakalanmadığını takip eder. Bu nedenle kolayca böylesi bir cürme yeltenilmez. Bu refleks insanlardan yola çıkıp, yasal alanda yordamını bulmuştur. Bizde ise önce yasal düzleme girmiş, sonrasında yaşam içinde varlık bulmaya koyulmuştur. CİMER Peki ya şikayetçi olunan birim olaya müdahale etmiyor ise ne olur? Önceki yıllarda çokça rastlanan başka bir arıza bu alanda görülmüştür. Ancak, 2006 yılı bu konuda önemli bir adım atılması ile işin rengi oldukça değişmiştir. 4982 sayılı bilgi edinme kanunu, 5176 sayılı Kamu görevlileri Etik Kurulu Kurulması hakkındaki kanun ve elbet ki 3071 sayılı dilekçe kanununa dayanarak, Başbakanlık İletişim Merkezi, kısa adıyla Bimer 2006’da yürürlüğe girmişti. Sonradan Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne bağlanarak CİMER adını aldı. Görevini yerine getirmeyen kurumu denetleyen üst kurumlar bu sayede devreye girdi, dilekçelerden haberdar oldu. Bu durum vatandaşın en büyük yardımcısı oldu. Ne yazık ki halen, insan hakkı, çevre hukuku bilmeyen, daha kötüsü umursamayan çoğunluğun ortasında yer alıyoruz. Yine de gün geçtikçe daha fazla katılımcı, duyarlı şuur yeşermekte. Dilekçe hakkınızı kullanın!