Evet, sevgili dostlar bu turumuz benimle değil de çalışma arkadaşım, her şeyim olan kızım ile gerçekleşti. Sezin Mardin’e ilk...

Evet, sevgili dostlar bu turumuz benimle değil de çalışma arkadaşım, her şeyim olan kızım ile gerçekleşti. Sezin Mardin’e ilk geldiğinde bu şehirden çok etkilenmişti. Durum böyle olunca da ‘Bu şehri ben gezdireceğim’ dedi gönüllü olarak. Ve öyle de yaptı. Butik bir organizasyon ile birbirinden kıymetli misafirlerine yol arkadaşı oldu. Çok güzel anılar biriktirmişler hep birlikte. Anlata anlata bitiremediler. Hala daha konuşuyorlar. Kızım diye söylemiyorum ama çok teşekkür ve tebrik aldım. İşini severek yapan ve çalıştığı belli olmayan, en az misafirleri kadar mutlu ve heyecanlı hem de sorumluluk bilinci ile yapan bir insan kendini yorgun hissetmez ve hep mutludur. İLK DURAK KIRKLAR Mardin’de ilk durak Kırklar Kilisesi… Kilise görevlisinden alınan bilgilerin ardından daracık sokaklardan yürüyerek Mardin Müzesi, Latifiye Camii ve bölgenin en önemli yapıtlarından biri olan Ulu Camii geziliyor ve fotoğraflanıyor. Pek çok film ve diziye ev sahipliği yapmış olan PTT binası da geziliyor. Şehidiye Camii ve Medresesi de geziliyor. Mardin’in sembollerinden olan Abbara’lardan yürüyerek geçiliyor. Sonra araca binilerek Kasımiye Medresesi’ne. KASIMİYE MEDRESESİ Selçuklu Dönemi’nde üniversite düzeyinde eğitim veren bu olağan üstü mimaride Güneydoğu kültüründeki eyvan felsefesini anlatılıyor. Daha sonra 1932 yılına kadar Dünyadaki Süryani Halkı’nın merkezi konumunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı’na geçiliyor. Burada da bilgilendikten sonra Mezopotamya’nın Efes’i olarak bilinen Dara Antik Kenti’ne geçiliyor. DARA ANTİK KENTİ İpek Yolu üzerindeki bu antik kentte dünyanın ilk su barajına ait kalıntılar görülüyor. Antik Dönem’de Ahamanişlerin tanrısı Ahura Mazda’ya inanıldığı ve bunun içinde bir takım ateş kuleleri yapıldığı anlatılıyor. Kale (Daras Anastasiupolis), kilise, köprü, su kanalları, su sarnıçları, arasta, kaya mezarları ve sivil yerleşim binalarına ait kalıntıları inceleniyor. Bu arada yöre halkı ile gerçekleşen ikili ilişkilerle konuklarımıza Mezopotamya misafirperverliğini sunma yarışları, hoşgörü ve sevginin bölgede ne derece güçlü olduğu bir kez daha kanıtlanıyor. Bu güzellik karşısında kalbimizi de orada bırakarak serin suları ile cennetten bir köşe olarak tasvir edilen bölgenin mesire alanı Beyaz Su’ya gidilip otelimize geçiliyor. ÇERCİŞ MURAT KONAĞI Haftalar önce Mardin’e özel müzik ve kültürünün sergilendiği nefis lezzetler ile çok özel sunumların buluştuğu geleneksel dokuyu yaşaran bu mekana rezervasyonları yaptırmıştık. Dileyen konuklarımız otelde Reyhani Akşamı etkinliği ile birlikte yemeğini alacaktı. Arzu eden konuklarımızla da bu mekanda olunacaktı. Büyüleyici ve gelenekselci bu atmosferde unutulan pek çok etkinlik gün yüzüne çıkmıştı. Bakır leğen ve bakır ibriklerle sıcak sularla el yıkama seromonisinden tutun da yemek sunumlarına kadar. Buraya gitmeyi şiddetle tavsiye ediyoruz. Oldukça özel bir akşam ve eğlence ve lezzet buluşması… Hiç kimsenin unutamayacağı bir akşam yaşanır bu mekanda… GÜZEL BİR DİNLENME Olmazsa olmaz harika bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Bir güne neler sığdırdığımıza inanamayacaksınız. Çünkü çok iyi planlama ve zaman yönetimi işimizin en önemli kısmı. BATIK İLÇE ‘HASANKEYF’ 12 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf tamamen sular altında kalınca bu bölgeye yeni bir anlayış kazandırıldı. Koca ilçeden geriye yalnızca Küçük Saray, Büyük Saray, Ulu Camii ve Osmanlı Mescidi gibi eserler kaldı. Ve tekne işine kalkışan on iki tekne sahibi ile bu bölge gezdiriliyor. Mezopotamya Vadisi’nde tekne turu yaparak geziyoruz. Her gelin mutlak bu tekneyle gezmeye geliyor ve harika fotoğraflamalar yapılıyor. Çok özel bir liman yapılmış. Tamamen su yüksekliğine göre hareket ediyor. Ayrıca düşük su seviyesi içinde merdivenler. Hasankeyf’deki tekne turumuz tabii ki içimizi sızlatıyor bir yandan. Bir yandan da Güzel bir kahvaltının ardından Savur’a doğru gidilir o tarihin ve eşsiz manzaranın içinde olmanın şaşkınlığını yaşıyoruz herkes gibi. Ne için, nasıl giderseniz gidin ama mutlak Hasankeyf’e giderek bu tekne yolculuğu ve bölge insanı, tekneci sevgili Ahmet’in sunumunu dinleyin. Çok etkileneceksiniz. Çay ve kahvelerimiz eşliğinde oniki bin yıllık tarih yolculuğumuz da silinmeyecek şekilde zihinlerimize kazınıyor. SAVUR’A GİDERKEN... Yol boyu dört tarafı yeşillik ve surlarla çevrili olan Savur’a gidilir. Osmanlı Dönemi’nde “ nahiye-i Savur, tabı-i Liva-i Mardin” diye adlandırılan Süryani ustalarının muhteşem taş işlemeleri ile ön plana çıkmış bu yerleşim yerinde, Savur Kalesi çevresinde tarihi mekanları, dar sokakları gezerek Hacı Abdullah Bey Konağı’na çıkıyoruz. Muhteşem manzarayı kuşbakışı görüyor ve fofograflıyoruz. Dereiçi (Kilit) Köyü’ne aracımızla geçiyoruz. Üç dört aile dışında kalanların Avrupa’ya göç ettiği bu köyde Mor Dimet (Romatizma) Manastırı gezimizi yapıyoruz. Sıradaki gidilecek yerimiz elbette Midyat... SARI KESME TAŞ MİMARİSİ Bölgenin önemli el sanatlarından olan telkari işçiliği ile yapılmış takı ve süs eşyalarından alıyoruz. Pek çok diziye ev sahipliği yapmış olan Konuk Evi’ne geçiyoruz. İnanılmaz bir yapı. Terasına çıkıyor ve orada fotoğraflar çekmeye doyamıyoruz. Sarı kesme taş mimarisi ile büyüleniyoruz. Süryanilerin ‘Yoldath Aloha’, Arapların ‘El Hadra’ olarak adlandırdıkları Meryem Ana Kilisesi ve Mor Gabriel Manastırı ziyaretlerimizi yapılıyor. En güzel et yemekleri ile buluştuktan sonra güzel bir Mardin dibek kahvesi tadı ile bu gizemli, büyüleyici mistik şehirden evimize gelmek üzere ayrılıyoruz.