Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı gereksiz ve münasebetsiz tavrıyla Yunanistan’ın tavrı aynı. Hiç garip değil ve uzun boylu yorumlara, ayrıntılara, varsayımlara, senaryolara girerek her iki konuyu da...

Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı gereksiz ve münasebetsiz tavrıyla Yunanistan’ın tavrı aynı. Hiç garip değil ve uzun boylu yorumlara, ayrıntılara, varsayımlara, senaryolara girerek her iki konuyu da anlatmaya çalışmanın, faydası yok. Çözüm değil, gerçekle ilgisi de yok. Diğer husus ise Rusya’nın, Amerika’nın, Fransa’nın aynı paralelde ve Türkiye’nin aleyhinde tavır sergilemesi. NATO’nun garip tutumu ve Birleşmiş Milletler’in tavrı hiç sürpriz değil. Bütün bu devletlerin birlikteliği de şaşırtıcı değil. İran’ın, Arap ülkelerinin de bu devletlerin müşterek tavrını benimsemeleri sürpriz değil. Peki neden? ABD, Rusya, Almanya gibi gelişmiş devasa teknolojisi olan devletlere rakip olabilecek güçlü bir Türkiye istenir mi! İstenmediği biliniyor. Bu gerçeği bilmeyen varsa öğrensin. Dış dünyanın tamamı güçlü, gelişmiş 83 milyonluk Türkiye’nin durmayacağından emin. Türkiye’nin yayılmacı olduğuna inanıyorlar. Ermenistan’ın devamlı olarak Avrupa’ya ‘Bunlar durdurulmazsa Viyana’ya dayanır’ demesi ne demek? Türkiye’nin yayılmacı olacağı inanışı Avrupa ve Orta Doğu’daki devletleri bize karşı garip bir şekilde organize etmekte. Gerçek olan durum bu. Yoksa şu sebeplerden yalnızlaştık anlayışı laf-ı güzaftır. Türkiye AB’ye aday olmaya çalışırken Gürcistan’a serbest dolaşım hakkını vermesi, tezimizi onaylıyor. Dış dünyanın her alanda Türkiye’yi denetim hevesi mevcuttur. Ekonomik yönetimde etkinliğin sağlanmasını elzem görüyorlar. Arap ülkelerindeki genel kanaat, diğer ülkeler gibi tekrar Osmanlı vesayeti olmamalı. Türkiye’nin ekonomik, idari denetimi amaçlı ortaklık şeklindeki çok miktarda yabancı şirket artışı bu düşüncenin ürünü. Niyet ve amaç bu olunca duruma vaziyet için sadece acemilik ve tecrübesizlik taptık. Mesela gereksiz meydan okuduk. Orta Doğu’daki siyasetimizde zarf mazruf konusunu ayırmadık. Çıkarlarımızı aşarak Orta Doğu’yu yönetme hevesi sergiledik. Gereksiz silahlanıyor görüntüsü pompaladık. Türkiye’de istihbarat edilemeyen silahlar olabilir mi kuşkusu yarattık. Yayılmacı düşünceye şüpheyi davet eden kanaat oluşturduk. Haklı olmamıza rağmen Suriye konusu ile Kerkük ve Musul’daki petrol çıkarları allak bullak ederiz sanıldı. Rusya, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa’nın Türkiye’ye güven duymadığını düşünmedik. Bunlar karşı oluşumun gerekçeleri. Üç milyon Ermenistan, on iki milyon Yunanistan piyon olarak öne sürüldü. Türkiye konuyu çözdü mü çözmedi mi? Çok sayıda ülkenin müşterek tavrından bir çatışmada bizim de zarar göreceğimiz geç fark edildi. İşte tecrübesizlik! Sonuçları önceden tahmin edememek. Gerçeği erken göremedik. Kısaca; Türkiye dünyanın güçlü devletleri tarafından devamlı takip edilmesi, ekonomisi daima hırpalanarak gelişmesinin mutlaka engellenmesi gerek. Gelişmiş ülkelerin kafalarına kazınmış bir düşünce bu. Güvenilmesi mümkün olmayan her şeyi abartan mekanize askeri gücü dışa bağımlı bir ülke ve böyle kalmalı. ABD’li gazetelere göre Türkiye kışkırtıcı olmaya devam etmemeli. Yani kışkırtıcı bir ülke. Sonuç olarak; Türkiye neyi farklı değiştirecek, masal. Dış politika ekonomik gelişmişlik olmalı. Türkiye imalat üretiminde, silah sanayisinde gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmeli. Dış politikada değişiklik o zaman mümkün olur. Güçlü devlet olunca uluslararası başarı mümkündür. Akıllara çivilenmesi gereken, ekonomik güç. Gerçek de budur.