“Korona Günlerinde Mizah” soruşturmamıza katılan mizah yazarı Ahmet Zeki Yeşil, yaşlılar üzerinden espri üretilmesini eleştirdi ve kaliteli mizaha ihtiyaç olduğunu söylüyor. Yeşil, “Ö...

“Korona Günlerinde Mizah” soruşturmamıza katılan mizah yazarı Ahmet Zeki Yeşil, yaşlılar üzerinden espri üretilmesini eleştirdi ve kaliteli mizaha ihtiyaç olduğunu söylüyor. Yeşil, “Önlemlerimizi alacağız, moralimizi yüksek tutacağız; başka seçeneğimiz yok. Bir mizahçı olarak, “İnsanları gülümsetmek için ne yapabilirim?” sorusuna kafa yoruyorum” diyor Sorularımızı yanıtlayan Yeşil, korona virüs salgını döneminde de “İnsanları gülümsetmek için ne yapabilirim?” sorusuna kafa yorduğunu söyleyerek, “İçinden geçtiğimiz sıkıntılı süreçte, toplumun morale ihtiyacı var. Bu anlamda, sosyal medya insanları rahatlatıyor. İşte burada, gerçek mizahçılara iş düşüyor. Dini ve etnik kimlik, cinsiyet, vb. üzerinden mizah yapılmaz” dedi. Evlere kapandık... Bu süreç üretiminizi nasıl etkiledi, neler düşündünüz? Evet, zorunlu olarak evlere kapandık. Korona virüsten önce zaman çok hızlı akarken, insanlar zamansızlıktan yakınıyordu. Şimdi, tam tersini yaşıyoruz. Dünya yavaşladı... İnsanlar, zaman geçsin diye kendilerine birtakım uğraşlar yaratıyor. Benim öyle bir sorunum yok. Yazmayı ve üretmeyi seviyorum. Zaten, yazmak için zaman yaratıyordum. Bu süreçte (karantinada) neler düşündüm? İnsanoğlu, görünmeyen bir düşmanla karşı karşıya. Herkeste olduğu gibi, önce panik ve şaşkınlık halini yaşadım. Ancak kısa sürede toparlandım. Önlemlerimizi alacağız, moralimizi yüksek tutacağız; başka seçeneğimiz yok. Bir mizahçı olarak, “İnsanları gülümsetmek için ne yapabilirim?” sorusuna kafa yoruyorum. Gazete tirajları çok düştü. Şu anda internet ve sosyal medya daha aktif. Siz, çizgilerinizi topluma nasıl ulaştırıyorsunuz ve ilgi nasıl? İnsanlar, eskisi gibi gazete okumuyor. Gazetedeki haberlere internetten ulaşmak mümkün. Üstelik daha ekonomik. Ayrıca gazetelere güven kaldı mı? Bu konu da tartışmaya açık... Hiç kimse, güvenmediği ve samimi bulmadığı yayını takip etmez. Bu nedenle, sosyal medyanın daha aktif olması normal. Ancak oradaki sorun, bilgi kirliliğinin çok fazla olmasıdır. O kargaşa içinde temiz kalmak ise zor. Korona virüs nedeniyle, yazılı basına ulaşmak (dokunmak) da riskli hale geldi. Ben de zorunlu olarak sosyal medyayı kullanıyorum. Ürünlerimi okura bu şekilde ulaştırıyorum. Düzgün, geyik muhabbeti yapmayan mizaha her zaman ilgi var. Çeşitli espriler üretildi. Bu arada, yaşlılarla ilgili espriler de gördük. Bu süreçte toplumun gülme ihtiyacıyla ilgili tespitleriniz neler? Sosyal medya, espriden geçilmiyor... Bu yeni bir durum değil. Her fırsatta, “Komik olan her şey mizah değildir” diyorum. Yani, sosyal medyada yer alan esprilerin çoğu mizah tanımından uzak. Bunlar, hoşça vakit geçirtebilir. Düşündürüyor mu? Haklıdan ve güçsüzden yana mı? Ben, konuya böyle bakıyorum. İçinden geçtiğimiz sıkıntılı süreçte, toplumun morale ihtiyacı var. Bu anlamda, sosyal medya insanları rahatlatıyor. İşte burada, gerçek mizahçılara iş düşüyor. Dini ve etnik kimlik, cinsiyet, vb. üzerinden mizah yapılmaz. Bunu yapan mizahçı, insanları incitir. Yaşlılarla ilgili olarak yapılan esprileri de, bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Ben, bu ince çizgiye elimden geldiğince dikkat ediyorum. Bugüne kadar bir eleştiri almadım. -Yaşanan travmalar kısa sürede geçmeyecek. Bu sürecin ardından mizah, yaraları sarabilecek mi? Şu bir gerçek ki, korona virüs derin izler bırakacak. Sonrasında ise, psikologlara çok iş düşecek. Salgının açtığı yaraları iyileştirmede mizahın katkısı küçümsenemez. Bu toz duman arasında, çok fazla kötünün yanında kaliteli mizah olduğu sürece yaraları sarmak zor olmayacak...