Köy Enstitüleri’nden yetişen önemli yazarların başında gelen Dursun Akçam’ın kitapları Literatür Yayınları tarafından yeniden basılıyor Bir süredir Samim Kocagöz, Talip Apaydın, Fakir Baykurt gibi...

Köy Enstitüleri’nden yetişen önemli yazarların başında gelen Dursun Akçam’ın kitapları Literatür Yayınları tarafından yeniden basılıyor Bir süredir Samim Kocagöz, Talip Apaydın, Fakir Baykurt gibi kalemlerin kitaplarını yeniden okuyucuyla buluşturan yayınevi Akçam’ın kitaplarını da yeni kapak ve editörlükle tekrar okuyucuyla buluşturdu. Dursun Akşam’ın kendisi gibi yazar olan oğlu Alper Akçam konuyla ilgili bir duyuru yaptı. Akçam’ın yazısından bazı bölümleri buraya alıyorum: Yapıtlarında, Anadolu halk kültürünün gülerek yıkan gücü, çoğul karakteri, hiç tükenmeyen bir kaynak gibi akar da akar… Bir kez daha can bulur gelenekler, bir kez daha değişir gün, bir kez daha farklılaşır gelecekler… Dursun Akçam tüm yapıtlarıyla Literatür Yayınevi’nde olacak bundan sonra… Bugünden başlayarak iki başyapıt, “Kanlıderenin Kurtları” ve “Dağların Sultanı” kitapçı raflarındaki yerini alacak. Diğer yapıtları da arka arkaya yeniden yayımlanacak… “Kanlıderenin Kurtları”, 1976 Türk Dil Kurumu Roman ödülü almış bir kültür hazinesidir. Dursun Akçam’ın kuttörelerden, oyundan, oyunculuktan gelişmiş çoğul dili, geniş bir tarihsel derinlik taşır. Şaman geleneklerine, kan toplumuna kadar uzanır. “Güneş ateşten kamçısını vura vura Emirdağ’ın başına bindi. Değirmileşti, kızardı, devrildi gitti. Gölgede toprak soluklandı. Börtü böcek canlandı” (Kanlıderenin Kurtları) Romanda köy halkı kuraklık nedeniyle ahır süpürgesinden bezetilmiş Kepçehatun ile yağmur duasına çıkmaktadır (İlhan Başgöz’ün, Folklor Yazıları’nda geniş ele alınan bir ritüel...) Süpürgenin kendisi zaten karnavalcı bir öğedir (Rabelais ve Dünyası, s. 299; Korkunç İvan’ın feodal kastlara karşı mücadele eden Opriçnina adlı, hiyerarşi karşıtı askerlerinin sembolleri de süpürgedir). Ayrıca ahır süpürgesi imgesinin kullanılmasıyla, hayvan dışkısı, süpürgeye katılmış ikinci bir karnavalcı malzeme, gülmece öğesi olarak anlatıda yer almış olmaktadır.  “Dağların Sultanı,” Almanya yıllarında yazdığı, Güneydoğu Anadolu’nun dağlarında eşkıyalık yaptıktan sonra Almanya’ya sığınmış Şito’nun izinde iki ayrı kültürü yan yana ve karşı karşıya, yeniden kurarak yaşattığı farklı bir edebiyat çığırı… Karşılaştırmalı Edebiyat’ın duayeni Gürsel Aytaç’ın “edebiyatımızın başyapıtlarından” diye tanımladığı farklı bir zenginlik… Literatür Yayınevi’ne, sahibi ve sorumlusu, sevgili dostum Kenan Kocatürk’e, babam olmasından öte, önderim bildiğim Dursun Akçam’a ve onun yapıtlarına gösterdiği ilgiden ötürü ne kadar teşekkür etsem azdır… Kazanan edebiyattır, kazanan sanattır; iyiliktir, güzelliktir… Tüketim kültürünün pompaladığı piyasa yapıtları bir yana olsun, has okurların ve Alper Akçam izleyicilerinin Dursun Akçam yapıtlarını hak ettiği yere yükselteceğine olan inancımla… Gününüz aydın olsun sevgili dostlar