Ekonomide günden güne daralıyoruz. Bizim satın alma gücümüz düşüyor, milli paramız her gün değer kaybediyor ve enflasyon hızla artıyor… Dolar ve faiz baronları da servetlerine servet katıyor....

Ekonomide günden güne daralıyoruz. Bizim satın alma gücümüz düşüyor, milli paramız her gün değer kaybediyor ve enflasyon hızla artıyor… Dolar ve faiz baronları da servetlerine servet katıyor. Bu durum karşısında yetkililer diyorlar ki; “Emperyalist ülkeler, Londra faizcileri, Yahudi bankerleri, ABD tefecileri ve AB simsarları üzerinden Türkiye’ye ekonomik saldırılar yapılıyor.” Biliyorum diyemem ama bunu anlayabilir ve kabul edebilirim. Bunlara karşı topyekûn bir mücadele verilmesini, ekonomik bir istiklal savaşı vermemizi de desteklerim. Amaaa! Bu savaş kesinlikle “Topyekûn” olacak onu baştan söyleyeyim… Vatandaşımızın orta ve alt gelir seviyesindeki insanları yani milletimizin büyük çoğunluğu ekonomik çarklar altında ezilecek, mutlu bir azınlık da keyifli hayatına devam edecek! İşte bunu kabul edemem, etmem de. “Zenginler yatsın, fakirler savaşsın” anlayışına karşı o zaman ben de savaşırım. Tamam “asker milletiz” ama kimin ve neyin askeriyiz evvela bunu ayıralım. Evet durum bu… yapacaksak hep beraber bir şeyler yapalım… *** “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” son toplantısını dün yaptı. Tekrara gerek yok. Milletimizin beklentisi, İşçilerimizin önerisi ve işverenlerimizin direnişi ortada… Bakan Bey, TBMM kürsüsünde beklentiyi ve heyecanı artıran ifadeler kullandı. Bakalım açıklanan rakam ne olacak, hep birlikte göreceğiz. Fakat beklenti bir tarafa milletimizde görülen hâkim kanaat bu rakamın dört bin Türk Lirasının altında olmaması… Eski Türkiye değiliz sonuçta… Herkes her şeyi görüyor. Göğü yararcasına yükselen gökdelenler, havuzlu ve yerden ısıtmalı, ultra güvenlikli siteler, son model arabalar, lüküs ve şaşaalı hayatlar herkes tarafından takip ediliyor. Ve herkes kimin nasıl yaşadığını ve nasıl paralar kazandığını çok iyi biliyor. Yani olmuyor… Bir yanda hazinelere sahip olanlar diğer yanda ay sonunu zor getirenler… Bir yanda paraya para demeyenler diğer yanda çocuğuna okul harçlığı veremeyenler… Ve sayacağımız bir sürü uçurum. Bu gerçekler artık gözlerden kaçmıyor… *** Asgari ücretin beklenti veya beklentinin üzerinde bir rakam olarak açıklanmasına en fazla direnenler de elbette işverenlerimiz olacaktır. Onları da anlayabiliriz, Anlarız da. Yükselen dolar ile birlikte dışarıdan ithal etmek zorunda kaldıkları hammadde fiyatları da çok yükseldi… Onlara da bir devlet desteği şart. Vergi indirimi… Olur neden olmasın. Bu arada EBSO’nun kıymetli başkanı Ender Yorgancılar Beyefendiden güzel bir teklif geldi… “Asgari ücretten vergi alınmasın” işte bu olabilir, neden olmasın… Bu olursa devlet iki kesimi yani hem işvereni hem de çalışanı korumuş olur… Yükü de sadece devlet çeker… Pekiyi bu adil midir?