Mehmet Fuat, Türk kültür hayatına ciddi katkılarda bulundu. Başkalarının hayatını inceledi daima; ama onun eleştirmenlik dünyasının atmosferi de bir o kadar incelenmeye değer...

Mehmet Fuat, Türk kültür hayatına ciddi katkılarda bulundu. Başkalarının hayatını inceledi daima; ama onun eleştirmenlik dünyasının atmosferi de bir o kadar incelenmeye değer Mehmet Fuat’a dair hatırladığım ilk şey “Nazım ile Piraye” kitabıdır. 2003 yılında okumuş olmalıyım. Nazım Hikmet’in eşi Piraye Hanım’ın oğlu olduğunu biliyordum. Kitabı okudukça Mehmet Fuat’ın mektuplarla ilgili araya serpiştirdiği yorumların öznelliği dikkatimi çekti. Kabul etmem gerekir ki, mektuplardan oluşan bir kitaba roman havası da veriyordu. Hatırladığım ikinci husus da 2002 yılında öldüğüdür. 2002 yılında ölmek çok mu tuhaf, sıra dışı bir şey? Elbette ki hayır; ama açıklayayım. 2002 yılında sanat camiasından çok kişi öldü. Adeta yaprak dökümü… Melih Cevdet Anday, Sami Hazinses, Şükran Güngör, Adnan Yücel, Turgut Özatay aklıma ilk gelenlerden. Mehmet Fuat da aynı yılın sonlarına doğru öldü. Fuat, Türkiye’de Nazım Hikmet konusunda şüphesiz en yetkin kişiydi. Hala başvurulan bir kaynaktır. 2001 yılında “A’dan Z’ye Nazım Hikmet” kitabını hazırladı. Ve UNESCO tarafından “Nazım Hikmet Yılı” olarak ilan edilen Nazım’ın 100’üncü yaşında vefat etti. Hatırladığım son şey de, bu yıl ocak ayında “Nazım Hikmet’i Anlatan Kitaplar Sergisi”ni hazırlarken onu n kitaplarından faydalanmamdı. Yukarıda söz ettiğim “A’dan Z’ye Nazım Hikmet” kitabını okurken Fuat’ın o biliyor olmanın kesin üslubunu ve yanlışları yumuşak bir üslupla mahkum etme gayretini keyifle okudum. Fuat’ın “yaşamı, sanatı, eserleri” dizisinde yayımlanan eserleri bence Abdülbaki Gölpınarlı ve Asım Bezirci’nin hazırladığı kitaplarla beraber en başarılı kaynaklardır. Yine deneme alanında yazdıkları düşünce dünyamızın altı çizilmesi gereken eserlerindendir. Şimdi de bakalım Mehmet Fuat’ın hayatına… BİR PAŞA TORUNU Mehmet Ali Paşa’nın torunu Mehmet Fuat, 16 Şubat 1926’da İstanbul’da, Erenköy’deki paşa köşkünde dünyaya geldi. Babası sanat eleştirmeni Vedat Örfi (Bengü), annesi Piraye Hanım’dır. O doğmadan önce yurt dışına giden babasını ilk kez 5 yaşında iken gördü. Annesinin ünlü ozan Nazım Hikmet ile birlikteliği sırasında onlarla birlikte yaşadı. 1932’de anne ve babasının boşanmasının ardından annesi, Nazım Hikmet ile 1935 yılında evlendi. 1938’de üvey babası Nazım’ın tutuklanıp 15 yıl hapis cezasına mahkûm edilmesinden sonra yaşamını dedesi Mehmet Ali Paşa’nın köşkünde sürdürdü. Erenköy 38. İlkokulu'nda, Kadıköy 1. Orta'da, Robert Koleji'nde ve Haydarpaşa Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne 1946’da kaydoldu. Nâzım Hikmet'in etkisi ile yöneldiği edebiyat alanında "Memet Fuat" adıyla tanınmaya başladı. 1946’da ilk kitabını Tuna Baltacıoğlu ile birlikte yayımladı. Aşk ve Sümüklü böcek adlı kitabın ilk yarısında Baltacıoğlu’nun, ikinci yarısında Memet Fuat’ın öyküleri yer alıyordu. VARLIK YAYINLARI’NDAKİ ÇEVİRİLER 1950'de Tuna Baltacıoğlu ve Oktay Verevler ile birlikte Memleketimizde ve Dünyada Kitaplar adlı bir dergi çıkardı. 1951 yılında ikinci kitabı Yaşadığımız yayımlandı. Aynı yıl, üniversiteyi tamamlamasından önce dedesi Mehmet Ali Paşa’yı kaybetti ve aile, maddi sıkıntı içine düştü. Yeditepe Dergisi’nde yayınladığı denemeler ile adını duyurmaya başladı. Üniversiteyi bitirince İstanbul’daki okullarda yardımcı öğretmen olarak çalıştı. Nazım Hikmet ile ilişkisi nedeniyle Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalışmayı sürdüremeyince özel İngilizce dersleri verdi ve kitap çevirileri yaptı. John Steinbeck, Erskine Caldwell, Jack London’dan öyküler, Walt Whitman’dan şiirler, Varlık Yayınları’na Edgar Allan Poe’dan, Katherine Mansfield’den öyküler çevirdi. Gençliğinde yaşadığı akciğer rahatsızlığı sebebiyle askerliğe başladığı Yedek Subay Okulu'ndan çürük raporuyla çıkarıldı. Çocukluğundan beri tanıştığı ve Piraye'nin de akrabası olan İzgen Öksüzcü ile Edebiyat Fakültesi'ndeki arkadaşlıkları evlilikle noktalandı. Bu evlilikten 25 Temmuz 1961'de oğulları Kenan doğdu. ADAM YAYINLARI DÖNEMİ 1959'da dergilerde çıkan eleştiri yazıları sayesinde "Ataç Eleştiri Armağanı"nı kazandı. O sırada eniştesi Metin Yasavul ile "De Yayınevi"ni kurdu. Yayınevinin ilk kitabı olarak 1960'ta Düşünceye Saygı’yı yayımladı ve bu eser, 1961 Türk Dil Kurumu Deneme-Eleştiri Ödülü’nü kazandı. Yayınevi, 1960 - 1980 yılları arasında, 20 yılda birçok kitap yayımladı. Yeni Dergi'yi çıkardı. 1980 - 1983 yılları arasında Yazko edebiyat Dergisi’ni yönetti. 1981'de Adam Yayınları'nın yerli yayınlar editörü oldu. Nazım Hikmet’in, Orhan Veli’nin yapıtlarının yeniden basılmasına öncülük etti. 1985’te yayımlanmaya başlayan “Adam Sanat” dergisinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini 1999’a kadar sürdürdü. 1992’de "Çağdaşımız Makyavel" adlı kitabıyla Sedat Simavi Ödülü’nü Gülten Akın’la paylaştı. GÖLGEDE KALAN YILLAR 1990'larda, önce 1990 yılında bir ameliyatta kız kardeşi İzgen'i, arkasından da 1995 yılında annesi Piraye'yi yitirdi. 1995'te kendisi de solunum yetmezliğinden yoğun bakıma alındı. Yoğun bakım sonrasında öldüğü güne kadar evinde çalışmaya devam etti. Bu sırada yazdığı ve derlediği birçok eseri yayımlandı. 1995’te Kültür Bakanlığı'nca “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” verildi. 1996’da bunu “Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası” izledi. 1997’de “Yaşasın Edebiyat” dergisinin yaptığı soruşturmada “Gölgede Kalan Yıllar” adlı yapıtı “Yılın Kitabı” seçildi. 1999'da ikinci kez girdiği yoğun bakımdan çıkar çıkmaz tutmaya başladığı güncesi, ölümünden sonra “Ölünceye Kadar” adıyla iki cilt olarak yayımlandı. 19 Aralık 2002'de akciğer yetmezliğinden yaşamını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. ÖDÜLLERİ 1959 Ataç Eleştiri Armağanı 1961 yılında Düşünceye Saygı adlı kitabı ile Türk Dil Kurumu Deneme-Eleştiri Ödülü 1992 yılında Çağdaşımız Makyavel adlı kitapla Sedat Semavi Ödülü 1995 Kültür Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü 1996 yılında Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası 1997 yılında Gölgede Kalan Yıllar Romanı Yaşasın Edebiyat Dergisi'nin yaptığı soruşturmada yılın kitabı seçildi. 2000 Nazım Hikmet adlı eser Dünya Kitap Eki'nin oluşturduğu yargıcılar kurulunca Yılın Telif Kitabı olarak değerlendirildi.