1881.. Mustafa Kemal’in doğduğu yıl. Selanik’ten yüzlerce kilometre ötede,

1881.. Mustafa Kemal’in doğduğu yıl. Selanik’ten yüzlerce kilometre ötede, Ege’nin mistik balıkçı adası, Sakız’da ölümsüz bir aşk filizlendi. Türk delikanlısı Ali Çavuş ile Rum kızı Elena arasında. Henüz 17 yaşındaydı Elena. Ortadoks’tu. Ailesi nesillerdir Sakız’da balıkçılık yapıyordu. Babası her sabah dua eder, istavroz çıkartır, Sonra “Haydi Vree” der, mavi sularda teknesiyle kaybolurdu. Ali Çavuş, Elena’yi ilk kez o kayığının başında gördü. İnce bir göz süzüş, kaçmak bir bakış yetti. İçi yandı, dudakları kurudu, kalbi bir görüşte rum kızına akıverdi.. Elena’de onu sevmişti. Gözlerden ırak 3 yıl arkadaşlık ettiler. Tüm Ege coğrafyası gibi Sakız’da o yıllarda kaynıyordu. Kilise Rum komitacıları kışkırtıyor, Başta İngiltere olmak üzere, batı devletleri Osmanlı’ya karşı Yunanlıları durmadan silahlandırıyordu. 600 yıllık barış ve kardeşlik adası Sakız bile artık Türkler için artık güvenli değildi. Ali Çavuş’un ailesi baskılara daha fazla dayanamadı. Çeşme’ye göç kararı aldı. Bu haber yıkımdı Ali Çavuş için Ne olacaktı? “Ölürüm de ayrılmam” dediği sevdiğini öylece bırakıp gidecek miydi? “İsteyelim” dedi babasından. “Ne olmuş Müslümansam, aynı havayı soluyoruz, aynı suyu içiyoruz. Ekmeğimizi bile aynı denizden kazanıyoruz. Bir akşam çaldılar Elena’nin evinin kapısını. Siz Türk’sünüz dedi babası. Kestirdi attı. Olmaz! Çaresiz kaçacaklardı. Sakin bir gece, ıssız bir koyda buluştu iki aşık. Elena yapamadı. Son anda vazgeçti. Ailemi bırakamam dedi. Kırmızı bir karanfil, kırmızı bir mendil bıraktı Ali Çavuş’un ellerine. Beni unutma. Bunları da yanından ayırma! Öylece çekti gitti. Ali Çavuş tek başına geçti Çeşme’ye. Kalbini suyun öte yakasında bırakmıştı. Mendili kalbinin üstüne, karanfili de şapkasına taktı. Ne sokakta alay edenlere aldırdı, ne kahvede gülenlere Adı Karanfilli Ali Çavuş’a çıktı. Umursamadı. Sustu. Birkaç sene Çeşme’de yaşadı. Sonra duydu ki Elena, ellere yar olmuş. O da evlendi çaresiz. Çoluk çocuğa karıştı gitti. Ama mendili de karanfili de hep yanında taşıdı. Taa ki 1938’e kadar. Atatürk’ün vefat ettiği yıl fenalaştı Ali Çavuş Ölüm döşeğinde iki oğlunu yanına çağırdı. Ölümsüz aşkını gözyaşlarıyla anlattı. “Emanet artık sizde” dedi. “Karanfili sakın soldurmayın” diye de vasiyet etti. Emaneti önce 16 yaşındaki büyük torun aldı. Halil Liman namı diğer Karanfilli Halil Hoca (Öğretmen) 1996’da hayata veda edene kadar şapkasında karanfil, göğsünün ucunda bir mendil ile dolaştı. Soranlara dedesinin Sakız’da bıraktığı ölümsüz aşkını anlattı. Sonra emanet Karanfilli İsmet Hoca’ya ondan da, Karanfilli Cem Kaptan’a (Cem Liman) geçti. Elena ve Ali Çavuş’un aşkı. O karanfil ve mendil ile tam 141 yıldır Mordoğan’da hiç solmadı. Gel gör ki; Ege hala karanfillerde yaşayan aşkları değil, kini, düşmanlığı ölüm kusan silahları konuşuyor. Batı yine oyununu oynuyor. Dün Megalo İdea diyerek on binlerce kişinin canına kıyanlar, bugün 12 mil diyerek adaları silahlandırıyor. Bunu yaparken de açık açık “Arkamızda Amerika, Fransa, İngiltere” var diye aklınca gözdağı veriyor. Küçük bir hatırlatma !! 9 Eylül’de de İzmir Limanı’nda İngiliz, Fransız ve Amerikan gemileri vardı.