Bugün itibari ile “korona” illeti ile yaşamaya başlamamızın üzerinden dolu dolu 3 ay geçti. AVM ve berberlerin açılması ile başlayan normalleşme adımlarını atmaya başlamamızın üzerinden de 1 ay. 10...

Bugün itibari ile “korona” illeti ile yaşamaya başlamamızın üzerinden dolu dolu 3 ay geçti. AVM ve berberlerin açılması ile başlayan normalleşme adımlarını atmaya başlamamızın üzerinden de 1 ay. 10 gündür de adına “kısıtlama” denilen yasaklı günleri geride bırakıp üç aşağı, beş yukarı normal hayatımızı sürdürüyoruz. Son 10 günlük periyoda bakılırsa, 2.5 aydır yaşanan sıkıntılar insanlara ders olmamış gibi. Sosyal mesafenin tamamen göz ardı edildiği, insanları samimiyetten uzaklaştırdığı gerekçesiyle maske kullanımına yer vermeyen bazı ritüeller yüzünden uğranan kayıplar, zorunlu karantina uygulamaları neredeyse tamamen unutulmuş. Belli ki yasak olmasına rağmen vazgeçilemeyen geleneksel taziye törenleri sonrasında yaşananlar hatırlanmak istenmiyor. Baksanıza yine geleneklerimiz içinde önemli bir yer tutan asker uğurlamaları tıpkı eskisi gibi. İnsanlar kucak kucağa. Otogarlar, otobüs-metro durakları yine tıklım tıklım. Hele Kordon var ya… Eskisinden de canlı. Sosyal mesafe çemberlerine aldıran yok. “Kültürlü” gençlerimiz kucak kucağa. Sanırsınız ki, ülke olarak “korona” ile giriştiğimiz savaşı kazandık da zaferi kutluyoruz. Sağlık Bakanı, yerel yöneticiler, bilim insanları buldukları her fırsatta, her mecrada “sosyal mesafe” ve “maske” uyarısı yapıyor ama kimsenin umurunda değil. İşte bu süreçte Uşak’ta onlarca berberin testi pozitif çıktı. O virüse evlerinden getirmediler ya. Kuşkusuz bir müşteriden kaptılar. Test sonuçları çıkıncaya kadar o berberlerin kaç kişiye virüs bulaştırdığını “Allah bilir.” Önceki gün de Diyarbakır’da aynı minibüs hattındaki o şoförün testleri açıklandı. Hepsi pozitif. Yani korona bulaşmış ve hastalar. Sağlık Bakanlığı yetkilileri fellik fellik o araçlara binen vatandaşların peşinde koşuyor. O şoförler, “kovit 19” virüsünü yakıtla birlikte yüklenmedi ya. O’nlara da durumunun farkında olmayan bir yolcudan bulaştığı kesin. Halkla sıkı temas halindeki işkollarını denetleyin bakın daha neler çıkacak? Görünüyor ki, sosyal mesafe kuralını takmayan, maskeyi sadece yasak savan bir aksesuar olarak kullanan sorumsuzlar yüzünden yeni bir dalga ile karşılaşmamak için bazı önlemler almak şart. Bana göre bunların başında başta toplu taşıma olmak üzere berber ve kuaför, kahvehane, lokanta gibi insan yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde denetimler artmalı. Özellikle müşteriye hasret esnafın o kural tanımazları kapıdan içeri sokmamaları gerektiği iyi anlatılmalı. Zira o tür mekanlara virüsün girmesi demek, sadece mekan sahibi ve çalışanlarını değil gelecek tüm müşterileri riske atmak demek. Buna kimin hakkı var? “Bu sorun kökünden nasıl çözülür?” diye kafa patlattığımda, aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Eğitim şart… ***

Hatipoğlu’ndan bir açıklama

27 Mayıs tahinde kaleme aldığım “Her derda deva muskacı” başlıklı yazımda, “Alaska TV” isimli TV kanalında “Yemen Zırhı” adındaki dua yazılı bir taş parçasının pazarlandığını anlatmıştım. Prof. Nihat Hatipoğlu’nun da “büyü bozan” ve “her derde deva” olduğu vurgulanan bu ürünü pazarladığını belirtmiştim. Yazı sonrasında Prof. Hatipoğlu’nun avukatı Mehmet Alkoç’tan bir açıklama geldi. Avukat Alkoç açıklamasında, “Müvekkilin böyle bir kanalda, böyle bir olayıyla ilgisinin olmadığını bunu yapanların rant amaçlı kötü niyetli kişiler olduğunu belirtmek isteriz. Müvekkilimizin fotoğrafı ve videoları kullanılarak yalan yanlış işler içine giren gazete, dergi, kanal, kişi ve kişilerle mücadele halindeyiz” ifadelerini kullanmış. Anladığım kadarıyla Alkoç, sözünü ettiğim reklam filminin Nihat Hatipoğlu’nun videoları kullanılarak montajlandığını belirtmeye çalışıyor. Takdir okuyucunun.