Heyecan ev halkını sarmış, özellikle evin annesini… Pazartesi okullar açılıyor ve çocukları genç olmaya ilk adımlarını ilkokul ile atacaklar. Yedi yaşında başlanıyor ilkokula. Pırıl pırıl, biraz da pa...

Heyecan ev halkını sarmış, özellikle evin annesini… Pazartesi okullar açılıyor ve çocukları genç olmaya ilk adımlarını ilkokul ile atacaklar. Yedi yaşında başlanıyor ilkokula. Pırıl pırıl, biraz da parlak kumaştan yapılmış siyah bir podya ve beyaz şirin bir yaka takılıp çıkarılabiliyor. Sınıflar belirleniyor, ortalık bayram yeri gibi. Üst sınıfta olanlar yeni başlayanların arasından akrabalarını, komşularını, bir tanıdığını bulmaya çalışıyor. İlk tanıştıkları sabah sınıfa girer girmez yanık bir süt kokusu. Herkesin podyasında veya çantasında bir süt bardağı. Okulun bu yaşam biçimi çok tatlı ancak bunu anlatırsak esas konudan çok uzaklaşırız. Gelelim eğitim öğretime… Okul idaresine, öğretmene yüksek saygı mevcut. İlk okul beş yıl. Bu beş yıl içinde okuma, yazma, Türkçe, dilbilgisi, yurttaşlık bilgisi, hayat bilgisi, tabiat bilgisi, cimnastik veya beden eğitimi, müzik, matematik, sosyal bilgiler öğretilir. Notlar en düşük sıfır, en yüksek beş olarak belirtilmişti. Sonra ortaokul üç yıl, sonra lise üç yıl, on üç civarında ders matematiğin yanında cebir, fizik, kimya ve laboratuvarları… Okul spor yurtlarının yarışmaları olur, öğrenciler atletizm dahil milli takımlara eleman yetiştirirdi. Notlar 0-10’a kadar… Belli not ortalamasında iftihar listesine girilir, resmi okuldaki öğrenci köşesine asılırdı. Öğrenciler arasında öne geçme yarışı olur, üniversiteye girmek için önceden karar verilir, ısrarla istenilen üniversiteye girmeye gayret edilirdi. Öğrenciler bilgili sporcu olarak yetiştirilirdi. Sonra birden reformlar başladı. Siyasi öğretmen tayinleri… Dersler azaltıldı. Derslerin içerikleri daraltıldı. Almanca, Fransızca derslerinden vazgeçildi. En vahimi; notlar öylesine bir şekil aldı ki herkes sınıf geçer hale geldi. Öğretmen tayinleri yok oldu. Devreye bilgisayarlar girdi. Manuel matematik, fizik, kimya hak getire oldu. Sonra özel okullar devrime katıldı. Sonra eğitim ticari rekabet batağına saplandı. Yeni okula başlayanlar eskiden Teksas Tommiks, Robin Hood okutulmakla yapılan yanlışın yerine bu defa eğitimi çocukların becerilerini kullanmak; yerli versiyonlar yaratmak yerine yabancı çizgi filmler ile kazanma yoluna sokuldu. Yabancı dil öğretmek yerine sadece İngilizce eğitim başlatıldı. Önce Türk dillerini adam gibi konuşmak gerekirdi. Her devrim bir hata getirdi. Akademiler kaldırıldı, yerli yersiz her yere okul yapıldı. Lise mezunlarından lise öğretmeni yapıldı. Öğretim üyesi yetişmeden üniversiteler açıldı. Sonuç olarak sistem, okumadan ve çalışmadan mezun olanlardan ilim erbabı, şair, yazar, siyasi, ekonomist yarattı. Moda deyimle ‘Hayat üniversitesinden muzunum’ diyerek eğitimle alay edildi. Bu kafa ile demokrasi yok olma yoluna girdi. Bir zamanlar Farsça şiir okuyan, ana dili gibi Fransızca konuşan, şurup gibi Türkçe ve edebiyat ile yıldızlaşan Osmanlı Türk tipi münevvere sahip olamadık. Savaşlar, ihtilaller, siyasi çekişmeler ile biz nesilleri harcadık. Kökten eğitim değiştirilmez. Hala devrim diye notla veya 4+4, 5+3+3 veya 8+4 gibi devrimler ile uğraşılırsa iş işten geçtikten sonra kafaları buracak kaya olmayacak. Bizden söylemesi…