Lise yıllarında eşit, özgür ve adil bir dünyaydı hayalimiz. Eğitim, bireyin güç ve yeteneklerini, ilgilerini çok yönlü geliştirmesine yardımcı olur. İnsan olmanın koşulu, aklın ve duyguların ileriye...

Lise yıllarında eşit, özgür ve adil bir dünyaydı hayalimiz. Eğitim, bireyin güç ve yeteneklerini, ilgilerini çok yönlü geliştirmesine yardımcı olur. İnsan olmanın koşulu, aklın ve duyguların ileriye doğru hareketi ile mümkün. Bu süreçte başarılı olmanın tek koşulu da insanın kendini geliştirmesi ile mümkün. Pandemi bütün eğitim süreçlerini, hayallerini yerle bir etti. Covid-19 çok şey öğretti. Bir virüs, eğitim ve sağlıktaki yaygın üretimi alt üst etti. İnsanlar arası ve insan ile eşyalar arası ilişkilerde büyük mesafeler koydurttu. Kapitalist sistemin doğayı yok etme, denetimsiz kentleşme anlayışına büyük tokat attı. Bu virüs, kapitalist sistem anlayışına tokat attı atmasına da eğitimdeki fırsat eşitliği makasını çok açarak garibanın, yoksulun eğitimine büyük darbe vurdu. Hükümetin ve yardım kuruluşlarının uzaktan eğitimden başarı sağlanması için harcadıkları çaba bana göre yetersiz kaldı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yüz yüze eğitimin 15 Şubat'tan itibaren başlayacağını söyledi. Ben bu açıklamayı bakanın sadece bir temennisi olarak görüyorum. Önümüzdeki zorlu süreç yüz yüze eğitimin kısa sürede başlayamayacağını gösteriyor. Burada Bilim Kurulu'nun vereceği karar önemli tabi. Yeni gelen 6.5 milyon doz aşının kullanımı şubatın ortalarına doğru kullanılacak, onun da yarısı birinci doz olarak kullanılabilecek. Yeni gelecek aşılar eğitim- öğretim çalışanlarına yapılmadığı sürece eğitim öğretime başlanılmasını düşünemiyorum. İngiltere ve bazı ülkelerdeki mutasyon olayını düşündükçe ürkmemek elde değil. Türkiye’de salgının resmiyet kazandığı 11 Mart 2020’den sonra okullar üç hafta tatil oldu. 16 Mart’tan itibaren Haziran’a dek okullar kapatılmış ve öğrenciler eğitimlerini TRT EBA TV üzerinden ve online olarak yapmaya başlamıştı. Bazı kademelerde yüz yüze eğitim başladı ama ne kadar devam sağlandığı bence tartışılır. Karşıyaka’da normal eğitim-öğretime tam başlanacakken, hazırlıklar tamamlandı derken bazı okullar riskli diye yıkıldı. Öğrencilere başka okullara taşındı. Normal öğretim yapan bu okullarda çiftli öğretime geçmek zorunda kaldı. Cumhuriyet, Cemil Akyüz İlkokulu, Selçuk Yaşar Ortaokulu bu süreçte inşaatları bitirilseydi, normal öğretimde pandeminin etkisi daha az olacaktı diye düşünüyorum. Okullarda temizliği sağlamak için destek personelinin yeterliği de önemli tabi. Tüm öğretim tür ve düzeylerinde eğitimden umutla bahsetmeliyiz. Okulların hangi koşullar sağlanarak açılabileceği konusunda düşünce üretmeli, siyasal iktidarı sürekli eleştirerek değil, iktidara, karar vericilere yardımcı olmalıyız. Amacımız “Bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı.” Birleşmiş Milletler, pandeminin 1930'ların Büyük Buhranı’ndan bu yana, iş dünyası için en şiddetli kriz olduğunu açıklamış. Bence sadece iş dünyası değil, eğitim öğretimde de büyük kriz yarattı. Daha önceki yazılarımda virüsü taşıyıp bulaştıran sayısının pozitif vakalardan fazla olduğuna değinmiştim. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Test yaptırıp pozitif çıkanlar, bir de test yaptırmayıp pozitif olanlar var. Az semptomatik olanlar veya rahatsız olduğu halde hekime gitmeyenler, evde kalanlar var. Virüsü taşıyıp bulaştıran sayısı pozitif vaka sayısından daha fazla. Onun için dikkatli olmakta fayda var” diye uyarmış. Aşı yapılsa bile hijyene, sosyal mesafeye, maske takmaya, kapalı alanı havalandırmaya, kısıtlamalara uymayı sürdürmemiz lazım. SONSÖZ: “Batan güneş için ağlamayın, yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin” D. Carnegie