Yani sol parti ve örgütler; “ben başa geçersem GSMH'de daha büyük bir artış yapar, ekonomik büyümeyi sağlarım diye l...

Yani sol parti ve örgütler; “ben başa geçersem GSMH'de daha büyük bir artış yapar, ekonomik büyümeyi sağlarım diye laf ebeliğiyle, sağ partilerin kaldığı yerden devam edeceklerinin de açıklamış oluyorlar…   Sağ ve sol söylem ekonomide başarının ölçütünün ekonomik büyüme olduğu noktasında uzlaşınca, 1980’lerden bu yana dünyanın hızla içerisine savrulduğu “tüketim toplumunun” benimsenmesi de o kadar hızlı ve kolay olmuş. Siyasi iktidarların propagandalarının yanı sıra, yaygın ve yoğun reklam ağlarıyla da toplumların düşünce çeperlerine iyice nakşedilmesi hiç de zor olmamıştır…  Daha çok üretmek, daha çok tüketmek” ve bir önceki yıldan daha büyük bir GSMH rakamına, dolayısıyla ekonomik büyümeye ulaşmak. Hele de GSMH’nin bir ülkenin nüfusuna bölünmesiyle elde edilen ve ülkenin kişi başına ortalama gelirini gösteren rakamdaki artış, yalnızca sağ partilerin değil, kendini solda gören pek çok siyasi parti ve sivil toplum örgütünün (STÖ) de (hâlbuki sol siyasi jargonda, ülke genelinde kişi başına düşen gelir değil, gelirin toplumda nasıl üleştirildiği önemlidir) siyasi programlarına yerleşmiştir  Dünyada sürekli büyümeye odaklanmış ulusal ekonomilerin ancak daha çok üretim ve daha çok tüketimle bunu başarabilmeleri için enerji olarak daha çok fosil yakıt tüketmek zorunda oldukları ise işin diğer yüzü. Bu köşe yazımın asıl konusuydu. Çünkü şu an için dünyamızda, güneş, rüzgâr, deniz dalgası vb. Yenilenebilir enerji teknolojileri ile üretimin çok az bir kısmı gerçekleşmekte. Bugün yeryüzündeki toplam üretimin yüzde 85’i fosil kaynaklarla (yüzde 34’ü petrol, yüzde 28’i kömür, yüzde 23’ü doğal gaz) ile gerçekleştiriliyor…  Tüm fosil yakıtlar yandığında karbondioksit açığa çıkar ve atmosfere salınır. Bu olay iklim değişikliğinin yanı sıra, yanan kömür, petrol ve türevlerinden salınan gazın asit yağmurlarının oluşup artmasına katkıda bulunuyor…  Dünya ekonomik büyüme uğruna daha çok üretmek ve daha çok tüketmeye bağlı GSMH’nın bu hızdaki yükselişini yarım yüzyıl daha kaldıramaz. İnsanlık tarihi, ülkelerin GSMH’lıları artar, ekonomiler daha çok büyür, kapitalistler daha çok kar elde eder, siyasi partiler bu statüko üzerinden iktidarlarını sürdürmeye devam ederlerse, dünya ekosistemi ve yaşanmakta olan iklim krizi de giderek derinleşmeye başlayacaktır. Dünyamız buna daha çok dayanamaz…  Bu nedenle ekosistem ve iklim krizini dikkate almayan, neo-liberal sistemin, serbest piyasa ekonomisinin, ekonomik büyümenin kalıplarından kendini kurtaramayan tüm siyasetler yalnızca insanlar için değil, tüm canlılar için de zararlıdır…  Pandemi sonrasında Tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye de ekonomik sorununda yaşanacak gelişmeler dünyanın içine girdiği bu genel krizi ve sorunları ıskaladığı ölçüde, bu alanda siyaset yapmak yalnızca bizleri ilgilendiren ama dünyaya zerre kadar faydası olmayan bir sorun olarak görülmeye devam edecek gibi görünüyor…  Yunanistan, yarayı kaşımaya devam ediyor. Şuursuzca ege adalarını silahlandırmaya devam ediyor. Aksi takdirde açgözlü silah satan ülkelerin sermayesinin karını katlamak için kışkırtmalara devam ettiriyorlar. Bu yara kaşımanın, Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne ne de Mavi Vatan, Ak Deniz de barışa hiçbir faydası olmayacaktır…  Açgözlü müteahhitlerin tarıma verimli arazileri özellikle büyükşehirler de beton ormanına çevrilmesine, denizinin kirletilmesine, yeşilinin ortadan kaldırılmasına ve dünyada iklim krizine, ekosistemin zarar görmesine duyarlılık göstermeyen bir topluma, dünyada hangi sol parti, çevreci, feminist, hümanist örgüt ve uluslararası ya da ulusüstü birlik değer verip başa getirsin…