Kendimi bildim bileli, toplumun hassas olduğu bazı toplumsal konularda CHP zihniyeti kendini ayrı bir yerde konumlandırır. Kadın hakları, çevrecilik, laiklik, halkçılık ve şeffaflık gibi kavramlar sa...

Kendimi bildim bileli, toplumun hassas olduğu bazı toplumsal konularda CHP zihniyeti kendini ayrı bir yerde konumlandırır. Kadın hakları, çevrecilik, laiklik, halkçılık ve şeffaflık gibi kavramlar sanki CHP’nin olmazsa olmazı gibi gösterilir. Aman atlamayalım; bunlardan biri de işçi hakları. Söylemleri dinlerseniz, CHP iktidara bir gelsin, çalışanların bir eli yağda, bir eli balda olacak. Acaba gerçekten de böyle mi olacak? Orası belli değil. CHP’li belediyelerdeki uygulamalara bakınca kafam karışıyor. Özellikle de KHK ile belediye şirketlerine eski taşeron işçilere karşı tutumu görünce, ne diyeceğimi bilemiyorum… Mesela Bornova Belediyesi ile bu kategoride çalışan emekçilerin koşulların iyileştirilmesi için yürütülen toplu iş sözleşmelerinde bir arpa boyu kadar yol alınamadı. CHP’li belediye Nuh diyor, peygamber demiyor. İstenen de ne biliyor musunuz? Kadrolu olarak tanımlanan işçilerle taşerondan gelen işçilerin aynı haklara sahip olması. Yani eşit işe eşit ücret… Bunda ne var şimdi? Demek ki bizim bilemediğimiz bir şeyler ortada. Bu arada, KHK’lı dediğimiz o işçiler de gökten zembille inmedi. Hepsi, geçmiş dönemlerde kadro sıkıntısı yaşandığı için taşeron kadrolarına yerleştirilen insanlar. Deniliyor ki, bunların çoğu hatırla-gönülle işbaşı yaptırılmış. Aralarında bu yolla istihdam edilmiş insanlar olabilir. Peki bana aynı yöntemlerle kadroya girmiş kimse yok mu sanki? KHK’lı işçileri öteleyen, üvey evlat muamelesi yapan anlayış sadece Bornova’da mı? Selçuk’ta daha beteri var. Orada da toplu sözleşme görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Üstelik çalışanların kasım ayı maaşlarını ödemekte güçlük çeken Selçuk Belediyesi, kadrolu işçilere 3 bin lira avans dağıtırken, kalktı KHK’lılara bin 500 lira verdi. Zaten adamlar diğerlerine göre dezavantajlı. Ücretleri ve sosyal hakları kadroluların çok altında. Avansta bile uygulanan bu ayrıcalık niye o zaman? Diğer belediyelerdeki durumu bilmiyorum. Bunlara bakınca aklıma bir soru geldi. Ya CHP emekçi dostu söylemlerinde samimi değil, ya da bu belediyeleri yöneten başkanlar CHP’li değil. O zaman CHP’de ne işleri var diye sormak gerekmez mi? Hatta biraz daha ileri gideyim… Bunları o koltuklara oturtanların CHP’liliğini sorgulamak gerekmez mi? Elbette ki. Karar verici makamlara oturtan yapıyı unutmamak koşulu ile… …. Yerel seçim takvimi işlemeye başladığından beri ısrarla, CHP’nin İzmir’de vitrine yanlış isimleri vitrine çıkardığı görüşünü savunuyorum. Nitekim, laikliği ile övünen CHP’nin Urla Belediye Başkanı, laiklik karşıtı FETÖ örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle görevden alındı. Merakla o’nun akıbetini beklerken, gündeme Menemen Belediye Başkanı düştü. Hakkındaki suçlamalar nedeniyle ihracı istenen ve parti kararını beklemeden istifa eden Serdar Aksoy, zimmet, yolsuzluk gibi yüz kızartıcı ithamlar yüzünden gözaltına alındı. Soruşturma nasıl tamamlanacak, Aksoy için ne hüküm verilecek belli değil. Ama düştüğü durum bile CHP için resmen bir utanç vesilesi… Hani CHP dürüstlüğün, şeffaflığı, emekçi haklarının kalesiydi? Atatürk’ün CHP için çizdiği ilkeler böyle de, Atatürk’ün izinden yürüdüklerini söyleyenler bu ilkeleri biliyor mu?