İzmir’de yaşayanlar bilirler. Kentin en hareketli caddelerinden Kıbrıs Şehitleri’nde yürürken, sağınızdan solunuzdan çekiştiren anketör gençler, gazete ya da dergi satmak isteyen çocuklar görürsünüz....

İzmir’de yaşayanlar bilirler. Kentin en hareketli caddelerinden Kıbrıs Şehitleri’nde yürürken, sağınızdan solunuzdan çekiştiren anketör gençler, gazete ya da dergi satmak isteyen çocuklar görürsünüz. Zamanım elverdiği sürece onların sorularını cevaplamaya çalışırım. Pek çoğu da Greenpeace benzeri örgütlerin propaganda aracı olduğunu kabullenmek istemez. Özellikle de bazı konulardaki bilgi eksiklikleri, kısa bir konuşmada bile uç vermekte gecikmez. Neyse… Gelmek istediğim yer şu: Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında adeta enerji krizine giren gelişmiş ülkeler, kapanmakta olan defterleri yeniden açmaya başladılar. NÜKLEER VE KÖMÜR YENİDEN Nükleer ve kömür gibi çevre sorunlu enerji türleri, Rusya’nın akıllara ziyan tehditleri sonrasında yeniden gündeme geliyor. Dünyada şu anda 31 ülkede aktif 437 nükleer reaktör bulunurken, 14 ülkede 68 reaktörün inşaatı sürüyor, 2030 yılına kadar 164 reaktörün daha yapılması planlanıyor. ABD, 104 santralle dünyada en çok nükleer reaktöre sahip ülke. Bu ülkede Mart ayı itibariyle 3 nükleer reaktörün daha inşaatına başlanırken, İngiltere ise 2025’e kadar yeni nükleer santrallerin kurulması için 8 saha belirlendi. ABD’nin ardından elektrik üretiminde nükleerin payı bakımından yüzde 78’le Fransa ilk sırada yer alıyor. Ülkede 2050'ye kadar 14 yeni nükleer reaktör kurma ve küçük modüler reaktör (SMR) teknolojilerine yatırım yapma planı tüm dünyaya ilan edildi. İngiltere'de ise hükümet, ülkenin güneydoğusunda inşa edilmesi planlanan yeni nükleer santraline onay verdi. Almanya’da önceki Başbakan Angela Merkel döneminde faaliyetlerinin durdurulması düşünülen 3 nükleer santralin faaliyet sürelerini uzatma çalışmalarına başlandı. Belçika, daha önce kapatılması planlanan 2 nükleer güç santralinin faaliyet süresini 10 yıl uzatırken, Hollanda iki yeni nükleer reaktör yatırımı planlamaya başladı. KÖMÜRÜN PAYI YÜZDE 20 OLACAK Ve kömür… AB ülkelerinde azaltılan ya da durdurulan kömürden enerji üretimi, yeniden gözde hale geliyor. Başta AB’nin dev sanayi ülkeleri olan Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler hızla kömürden enerji üretimi planlarını devreye alıyor. Bu yıl AB ülkelerinin elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 20'ye ulaşması bekleniyor. Çin’i hiç konuşmayalım isterseniz… 2025'te yıllık kömür üretiminin 4,6 milyar tona çıkmasını hedefleyen Çin hükümeti, geçen yılki 4,1 milyar tona göre yüzde 12'lik bir artış olacağını belirtiyor. // ÇEVRECİLER NEREDE? Başlığa dönelim… Türkiye’de ortalığı sürekli ayağa kaldıran çevreci örgütlerin, nükleer ve kömüre karşı eski aşkı yeniden depreşen Avrupa Birliği ülkelerinde herhangi bir eylemini izliyor muyuz? Hayır! Avrupa ülkelerinde son derece güçlü kamuoyu desteğine sahip olan çevre hassasiyeti yüksek partilerin sokakta, parlamentolarda hükümetlere karşı eylemleri işitiliyor mu? Hayır! Âleme talkını veren, kendisi salkımı yutan çevreci arkadaşların samimiyet testinde ikmale kaldıklarını söylesek, haksızlık yapmış olur muyuz? Hayır! Yazımı buraya kadar okuyan okurların, nükleer ve kömürden enerji üretimine destek verdiğim anlamı çıkarmalarını istemem. Altını çizmek istediğim konu, Türkiye’ye sürekli çevre dersi vermekte pek mahir olan Avrupa ülkelerinin, kendileri enerji krizine girince, paçalarını kurtarmak için her türlü yol ve yönetimi kullanmalarındaki samimiyetsizliğe vurgu yapmak. // KULLANILMAYAN KAYNAKLARIMIZ Pekâlâ ben ne düşünüyorum? Can sıkacak kadar yazdım bu sütunlarda ama tekrar etmekte fayda var. 2022 Eylül ayı sonu itibarıyla Türkiye’nin 102 bin 280 megavata (MW) ulaşan elektrik enerjisi kurulu gücü içinde yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının payı 23 bin 670 MW seviyesinde. Bu da yaklaşık yüzde 23’lük bir orana karşılık geliyor. Temiz ancak “yenilenemez” olan hidroelektrik santrallerinin 31 bin 560 MW seviyesindeki kurulu gücü de eklendiğinde, doğalgaz ve ithal kömür gibi kaynaklara bağımlılık oranımızın yüzde 45 seviyesinde olduğu ortaya çıkıyor. Oysa Türkiye’nin sıfır noktasında olduğu ve 75 bin MW potansiyel kurulu gücü bulunan denizüstü rüzgâr enerjisi potansiyeli, en az 40 bin MW seviyesinde olması gereken karasal rüzgâr enerjisi ve yine en az 50 bin MW seviyesinde olması gereken güneş enerjisi potansiyeli bulunuyor. Tamamen yerli ve yenilenebilir olan bu kaynaklar elimizin altında kullanılmayı beklerken, hammaddede yüzde 100 dışa bağımlı olacağımız nükleer enerji ve yüzde 97 oranında dışa bağımlı olduğumuz doğalgazdan elektrik üretmekteki aklı çözebilmiş değiliz. Ezcümle… Elimizin altındaki potansiyelin birazını bile harekete geçirdiğimizde, tükettiğimiz enerjinin TAMAMINI yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarından sağlamamız mümkün. Elimizdeki tüm kaynakları azami ölçüde kullanalım, hâlâ enerjiye ihtiyacımız varsa o zaman nükleer ve ithal kömür gibi kaynakları devreye almayı düşünelim. Bu gerçeği görerek enerji stratejilerini kurgulamakta fayda var. İZMİR, MARENTECH 2022 İÇİN HAZIR İzmir bu hafta yenilenebilir ve temiz enerji sektöründe Türkiye’de ilk kez gerçekleşecek bir fuara ev sahipliği yapacak. Başta rüzgâr enerjisi olmak üzere “Temiz Enerjinin Başkenti” unvanını elinde bulunduran kentte 26-28 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek MARENTECH Expo Deniz Üstü Enerji Teknolojileri Fuarı ve Konferansı, yerli ve yabancı firmaların katılımı ve binlerce profesyonel yatırımcı ve alıcının ziyaretiyle kapılarını açacak. Avrupa, Orta Doğu ve Körfez ülkelerinden profesyonel yatırımcı ve alıcılar, deniz üstü enerji pazarındaki en yenilikçi ürün ve teknolojilerinin sergileneceği Marentech Expo ile ticaret ve yatırım hacmini genişletme şansı yakalayacak. // MARBLE GİBİ OLSUN BİFAŞ Fuarcılık tarafından düzenlenecek MARENTECH Expo, 24 ülkeden 20 binin üzerinde yerli ve yabancı firmayı ağırlamasının yanı sıra, özel yatırımcılarına ve önde gelen üretici firmalarına sağladığı B2B toplantıları ile uluslararası iş ağını oluşturarak eşsiz bir buluşma platformu sağlayacak. MARENTECH EXPO,  ziyaretçilerine ve katılımcılarına eşsiz bir ticaret ve yatırımcı ağı sunmasının yanı sıra sektöre vizyon kazandıran konferans programı ile dünya enerji pazarının son gelişmelerini ve yenilikçi ürünlerini keşfetme fırsatı sunacak. Mavi Vatan’ımız olan denizlerimizin aynı zamanda büyük bir enerji kaynağı olduğu farkındalığına hizmet etmesini beklediğim MARENTECH; tıpkı MARBLE gibi İzmir’i uluslararası arenada tanınırlığa ulaştıracak bir fuar olma potansiyeli taşıyor. İzmir iş dünyasının da tam destek vermesi gereken MARENTECH’e şimdiden “Yolun açık olsun” diyoruz…  

BAŞKA BİR AŞK İSTEMEZ, CUMHURİYET İLE ÇARPAR KALBİMİZ…

Bu hafta sonu, en büyük bayramımızı kutlayacağız. Tarihin gördüğü en muhteşem devrim sürecinin içinden yükselen Türkiye Cumhuriyeti 99 yaşına basıyor. Ve yaşanan bunca ihaneti gördüğü halde, hâlâ bazı siyasetçilerin “Cumhuriyet dilimizi değiştirdi” demesindeki saçmalığı anlamakta zorluk çekiyoruz. Bu cümleleri kuranların, Osmanlı’nın son dönemindeki acınası halimize bakarak nedamet getirmelerini bekliyoruz. Karşımızda, varlık sebebimiz olan bir 29 Ekim var. Kalbimizden de yakında. Kopmaz, kırılmaz, ayrılmaz, küsmez, darılmaz, gücenmez, incelmez bir bağ var aramızda. Biz Cumhuriyet’le bağlıyız birbirimize. Varlığımızın değeri ölçülmez hiçbir şeyle! Altın, elmas, mücevher, mal mülk, han hamam saray ne ki onun yanında! Cumhuriyet’le kalp kalbe karşı oluyoruz her durumda! Ankara Türkiye’nin kalbi. Cumhuriyet hepimizin kalbi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeriyle, halkıyla kurduğu cumhuriyete düşmanlık taslayanlara, laikliği tartışanlara akıl fikir, zihin açıklığı dilerim. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ne aşkla bağlı olanlara ise “Aşk olsun” derim. Başka bir aşk istemez, Cumhuriyet ile çarpar kalbimiz… HAFTANIN SÖZÜ Bence, ne yapılrsa yapılsın iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar öğretmen ve annedir… Victor Hugo