Geçen haftaki yazımda insanın gerçek çaresizlik mi, yoksa sahte çaresizlik mi yaşadığına karar vermesinin kolay olmadığına değinmiştim. Sahte çaresiz...

Geçen haftaki yazımda insanın gerçek çaresizlik mi, yoksa sahte çaresizlik mi yaşadığına karar vermesinin kolay olmadığına değinmiştim. Sahte çaresizliği üreten de onu gerçek çaresizlikten ayıracak olan da insan zihnidir. Peki, insan zihni deney dışındaki dünyada sahte çaresizliği nasıl üretir? İnsan zihni herhangi bir problem durumunda bildiği (algıladığı) çözüm seçenekleri içerisinden en iyisini seçer. Peki ya var olan ama algılanmamış seçenekler? Herhangi bir durumda çok sayıda seçenek varken, ya onları göremiyorsak? Ya sorun önümüzdeki yollarda değil de tamamen zihnimizdeyse? Her zaman kullandığımız mantık yürütme biçiminden dolayı yaşadığımız sorunları, ancak o mantık kalıbının dışına çıkarak çözebiliriz. Çıkmaz sokağa girip çıkar yol arıyorsanız, yapmanız gereken ilk şey o sokaktan geri çıkmaktır. Albert Einstein, “Bir sorun, onun üretildiği andaki zihin düzeyinde kalınarak çözülemez” der. Aklınızı çıkmaz sokağa sürüp sonra da “yolum tıkalı” diye söylenmek yerine, zihninizi geri vitese takıp temel varsayımlarınızı sorgulamaya ne dersiniz? Çoğu durumda çaresizlik hiçbir seçeneğin olmamasından değil, kapalı akıl nedeniyle açık seçeneklerin görülememesinden kaynaklanır. Tıkanıklık doğada değil, aklımızdadır. Zekânız tek sermayenizdir Yaşlı adam hapisteki oğluna mektup yazar: "Ekim yapmak için tarlanın kazılması gerekiyor. Yaşlı ve hastayım, yapamıyorum. Yanımda olsaydın, ne iyi olurdu..." Oğlu mektubu okur ama hapistedir. Bu 'gerçek çaresizlik' durumunda yapılacak bir şey yok gibi görünmektedir. Neyse ki, genç adam bizim gibi düşünmez. Hemen babasına cevap yazar: "Baba, sakın tarlayı kazma, cesetleri oraya gömdüm!" Mahkûmun mektubunu okuyan hapishane yetkilileri ve savcılık hemen harekete geçer, cesetleri bulmak için tüm tarlayı kazar. Fakat ceset bulamaz! Birkaç gün sonra yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır: "Baba, bu şartlarda elimden gelenin en iyisini yaptım!" Aşılamaz görülen engelleri zekâ ve yaratıcı düşünce gücüyle aşmak, yaratıcı başarı tarzıdır. Yaratıcı başarı eldeki imkânlara bağlı olmadığı için, çok sınırlı imkânlarla sınırsız sonuçlar aldırabilir. Hiçbir şeyiniz yok ama engelleriniz çoksa, zekânız tek sermayenizdir. Engelleri aşmak için aklınızı kullanmayı öğrenin. Aklınızın önünüze koyduğu iç engelleri aşmak için bile aklınızı kullanmanız gerekiyor. Aklımızın ikametgâhı beynimizdir. Beynimiz en değerli organımız olduğu için vücudumuzun en üst kısmına konulmuştur. Geleneksel “düz mantıkla akıl yürütme” tarzını kullanan insanlar hayatın sunduğu neredeyse sınırsız seçenekleri göremezler. Bu yüzden yollarının kapalı olduğunu düşünüp çaresizlik psikolojisine kapılırlar. Öğrenilmiş çaresizlik, önünde hiçbir seçeneğin olmadığını düşünmektir. Oysa gerçekte “Güneşin doğduğu her ufukta, umuda giden bir yol bulunur!” Sağlıcakla kalın…