Mart ayından bugüne Türkiye sınırlarında ağırladığımız, dünyayı etkisi altına alan korona virüs pandemisinde yaz döneminde verilen kısa tatil arasından sonra gerçeklerle yüzleşmeye yeniden başladık. H...

Mart ayından bugüne Türkiye sınırlarında ağırladığımız, dünyayı etkisi altına alan korona virüs pandemisinde yaz döneminde verilen kısa tatil arasından sonra gerçeklerle yüzleşmeye yeniden başladık. Havaların soğumasıyla birlikte grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi mevsimsel hastalıkların artmasıyla birlikte birçok kişi virüse yakalandığını düşünüp panik oluyor. Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipler Birliği arasındaki hasta, vaka tartışmasında ise Türk Tabipler Birliği’nin haklı olduğu ortaya çıktı. Bir anda günlük ölüm sayıları 180’leri aşmaya başladı, günlük vaka sayısı ise 30 binlere yaklaştı. Avrupa ve Amerika’da ikinci dalganın pik yaptığı şu günlerde ülkemizde de ciddi sorunlar, sıkıntılar yaşanıyor. Birçok şehirde yoğun bakım yatakları konusunda sıkıntılar yaşanırken kontrollü sosyal yaşama ara vererek kısıtlamalı günlere yeniden merhaba dedik. Hafta sonları tam kapanmanın başladığı bu günlerde restoran, kafe gibi yeme-içme sektöründe yer alan işletmelere ise yalnızca gel-al ve paket servisle hizmet imkanı getirildi. Üniversiteler uzaktan eğitimde olunca öğrenci ekonomisine yaslanan birçok merkezde ise esnaf başta olmak üzere emlak, hizmet, ulaşım gibi sektörlerin geleceğinin ne olacağı belirsiz. Kapanan işletmelerde kısa çalışma ödeneği alma imkanı bulunmayan çalışanlar maaşsız, sigortasız evlerine dönmek zorunda kaldı. Binlerce insan işsiz, evine ekmek götüremezken kısa çalışma ödeneğinden yararlanma imkanı bulanlar ise ellerine geçen maaşla ne yapacaklarını karar kara düşünüyor. Yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren birçok kişi tam kapanma seçeneğinin ertelenmesine tepki göstererek ya tam kapanma olsun ya da kısıtlamalar toptan kaldırılsın taleplerini dile getiriyor. Aç-kapa sisteminde geleceği görmekte endişe taşıyan işletme sahipleri paket servisle işleri döndüremeyeceklerinden yakınıyor. Yapılan kamuoyu araştırmaları ise hem halkın hem de iş dünyasının salgının olumsuz etkilerinden korunma anlamına gelecekse tam kapanmayı büyük ölçüde desteklediğini ortaya koyuyor. Ancak hükümetin tam kapanmanın maliyetini karşılayacak bir yükü üstlenmek istemediği ekonomik tablolardan rahatlıkla anlaşılıyor. BUCA PERİŞAN İzmir’in en kalabalık nüfusa sahip olan ilçesi Buca’da ilçeye en büyük ekonomik katkıyı sağlayan kurumlardan biri kuşkusuz Dokuz Eylül Üniversitesi. Üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesiyle birlikte birçok öğrencinin evlerini kapadığı, memleketinden dönmediği Buca’da bazı sokaklar tam anlamıyla hayalet şehri andırıyor. Bir dönem cıvıl cıvıl öğrenci sesleriyle yankılanan, onlarca kafe, restoran ve şık işletmenin yer aldığı Buca Öğretmen Evleri Sokağı’ndan birkaç kare fotoğraf gönderen gazetemiz Spor Müdürü Caner Tok’un fotoğraf karelerine bakınca durumun ne kadar vahim olduğunu bir kez daha anladım. Yatırım yapan, işi için kredi çeken, masraf eden esnafa can suyu olacak önlemlerin bir an önce alınması şart. Aksi takdirde çok ciddi bir sosyal krizle karşı karşıya kalacağız.