Sevgililer Günü geçeli 1-2 gün oluyor. Ama onun sevgisi bambaşka. Kaybettiği eşini kendi adına ekleyecek kadar seven Prof. Esin Emin Üstün yaşadığı aşkı yaşatmaya devam ediyor. 42 senelik meslek yaşam...

Sevgililer Günü geçeli 1-2 gün oluyor. Ama onun sevgisi bambaşka. Kaybettiği eşini kendi adına ekleyecek kadar seven Prof. Esin Emin Üstün yaşadığı aşkı yaşatmaya devam ediyor. 42 senelik meslek yaşamı sonrası yaş haddi nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden emekli olunca önce anılarla ilgili durum ve düşüncelerini içeren bir kitap yazdı: “Anıları Yıldızlara Bıraktım” Sonra da eşinin ilkokuldan beri tuttuğu bir şiir defterini bulup yayınladı: “Yaşama Sevinci” Sonra kitaplar ardı ardına geldi. En son “Gücünü Yalnızlığından Alan Bir Ömür” yayınlandı. Prof. Esin Emin Üstün eşiyle 12 yıl evli kalmış. Bu güzel beraberlikten şimdilerde her ikisi de doktor olan iki evlat sahibi olan çift bir süre de Fransa’da mesleklerini geliştirmeye gidiyorlar. Hikayenin sonrası daha hüzünlü. Emin Hoca’yı genç yaşta kanserden kaybediyoruz. Esin Hoca Ege Üniversitesi’nde dalında ilk kadın profesör, ilk kadın ana bilim dalı başkanı olup bizleri yetiştiriyor. Emin Faik Hoca’yla yaşanan 12 yıl dolu dolu geçiyor. Pek çok şey sıkıştırılıyor o 12 yıla. Bir ömür yetmiyor böyle güzel bir aşka? Aşk bitmiyor… Zaten aşk bitmez, bitemez… O zaman adını alacak kadar sevdiği bu insanla olan öyküyü dinleyelim Esin Hoca’dan… “Annemle babam Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden. Annem peçe çıktıktan sonra öğretmen okuluna giderek öğretmen olmuştu, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e yürekten bağlıydı. Lise sonrası Ankara Tıp Fakültesi’ne girdim. Ankara’da okulu bitirip ihtisas da yapabilirdim ancak hayatımı değiştiren Ankara’dan beni Ege’ye yönlendiren Emin Faik Hoca oldu. 4’üncü sınıf radyoloji stajım sırasında hoca beni tanıdı. O zamanlar doçentti. 1959 senesi yaz tatilinde Malatya’da eve bir mektup geldi. İçinde Varlık dergisi. Gönderen belli değil. Dergide Emin Faik Üstün imzalı ‘Mutluluk’ diye bir yazı var. Acaba Emin Faik hoca mı gönderdi diye aklıma gelmedi değil ama koskoca hoca öğrencisine niye dergi göndersin ki? Sonra dergiler gelmeye devam etti. Bir gün direkt hocadan bir mektup geldi. “Size olan ilgimi biliyorsunuz” yazmış. Cevap yazmak istemedim ancak annem ‘Cevap yazmazsan ayıp olur’ dedi. 1959 Temmuz’unda hoca Ege Üniversitesi’ne gidiyor radyolojiyi kurmak için. Sonra birkaç mektup daha geldi İzmir’den. “Ailenizin ve büyüklerinizin olduğu bir ortamda sizinle görüşmek istiyorum” deyince Kavaklıdere’de kız kardeşinin evinde buluşma gerçekleşti. O gün annem ilk defa gördü hocayı. Bana “Sizinle evlenmek istiyorum. Ya evet ya hayır deyin” dedi. “Evet” dedim açık yüreklilikle, seviyordum hocayı. Çünkü çok farklı bir insandı, sevgisi çok derindi. Uçsuz bucaksız bir sevgi. 12 Mart 1960 görüştüğümüz tarih. Aynı zamanda evlenmeye karar verdiğimiz gün. 5’inci sınıf öğrencisiyim. Sonra alakamız mektuplarla devam etti. Hala “Sayın hocam” diye yazıyorum. 1960 Temmuz’unda rica etti sen diye hitap etmem için. Ve nişan yüzüklerini taktık. Bir yıl kadar yine mektuplarla sürdü ilişki. 14 Temmuz 1961’de Ankara’da nikahlandık. İzmir’e gelmem gerekiyor benimde. 31 Ağustos 1961’de Ege Radyoloji’ye ayak bastım.” - Radyoloji ihtisası yapmanızın nedeni Emin Faik Hoca mı? İskelet sistemi ve mamografiyi neden seçtiniz? “Tepecik Hastanesi’nde Radyoloji Enstitüsü’nde çalışırken iskelet grafileri fazlaydı. O yönde deneyimim fazla oldu. Mamografi ile de Paris’te tanıştım. 1982 yılına kadar Türkiye'de bir mamografi cihazı yoktu. Ege Üniversitesi'nde bir mamografi ünitesi kurulması için büyük uğraş verdim. Çünkü kanser hastalarının acılarını onlarla birlikte yaşadım. Ülkemizde eşi, çocukları ve ailesiyle iç içe olup bu hastalıkla mücadele eden bazı kadınlar şanslı iken, bu hastalıkla tanışan bazı kadınlar da yola yalnız devam etmek zorunda kalıyor. Kanser kadının suçu değil. Ege Üniversitesi’nde üniteyi kuracağız ama cihaz almak çok zor. Meme taramalarını ön plana çıkardık. İlk cihaz bağıştı. Bir teknisyen bir de ben mamografiyi başlattık.” Prof. Dr. Esin Emin Üstün Malatya doğumlu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kariyer yaptı. Radyoloji Bilim Dalı’nda Türkiye’nin ilk kadın öğretim üyesi unvanını taşıyan Üstün, 15 yıl boyunca yürüttüğü Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden 2003 senesinde emekli oldu. Ege Üniversitesi Kanserle Savaş ve Araştırma Merkezi ile Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu İzmir Şubesi yönetiminde uzun yıllar çalıştı. 1994 yılında Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı’nın ilk “Hizmet Ödülü”nü alan Üstün’ün özellikle meme ve iskelet hastalıkları üzerine bilimsel kitapları yanı sıra derleme ve anı tarzında kitapları var. Esin Hoca ile sohbete devam ediyoruz… - Sizin yaşam öykünüzü öğrenince ister istemez “Bu ne sevgi ah bu ne ızdırap” diyor insan… “Tüm gerçek sevgilerde vardır bu. Aşk filmleri belki en ağır melodramlardır. Rahmetli eşim 11 Şubat 1961 tarihli mektubunda “Allah’ım ebediyen yaşayacak bir sevgi olsun bizim sevgimiz. Örnek bir sevgi” diye yazmış. Böyle bir sevgiyi yaşadığım, yaşatabildiğim için mutlu ve huzurluyum. Zaten aşk emek ister, emekle ortaya çıkar, zamanla büyür gelişir. Tıpkı bir ağacın köklerinin toprağa, dallarının yıldızların sonsuzluğuna tutunarak büyüdüğü gibi. Böylesi yüce bir ağaca erişilebilinir mi?” - Aşkın ömrü üç yıl lafını da yerlere serdiniz… “Sermedik yerlere yapıştırdık. Bir derin sevgi altında bir saygı yatıyorsa aşkın izi sonsuza kadar silinmiyor. Emin hoca öğrencilere saygı gösteren bir insandı. Saygıdan sonra gelen sevgi katlanarak büyüdü. Doçent olduktan sonra Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak hocanın ismini aldım. Gösterdiğim iki şahit aslında ismi Esin Emin’dir yanlış yazmışlar şeklinde ifade verince mahkeme bu şekilde adımı tescilledi. İsteğim yazdığım raporlarda olsun, her yerde hoca benimle olsun. Hoca’nın dediği “Tanrıdan diliyorum sevgimiz ebediyen devam edecek bir sevgi olsun” sözünü de hayata geçirmiş oldum. Nişanlıyken bile size 25 kadar şiir yazan bir insanı nasıl unutabilirsiniz?” Eskiden beri yalnızlığı seven biri Prof. Esin Emin Üstün. Bugün dostlarına daha fazla vakit ayırdığını söylese de onun mutlu olduğu yer evi ve özellikle çalışma odası. Televizyonda olsun, sinemada olsun, okuduğu kitaplarda olsun, hep yaşam öyküleri, o öykülerden uyarlamalar ya da aforizmalar var. Sabahları evde sporunu ihmal etmez. Gençliğinden beri Türk Sanat Müziği’ne düşkün. Esin Hoca’nın bir internet sitesine yazdığı Madam Curie’den söz eden yazısı şöyle başlıyordu: “O, yirminci yüzyılın efsane kadını. Olağanüstü bir bilim kariyeri, toplumun ön yargısı ve kendi tutkulu mizacı arasında denge kurmaya çalışan mücadeleci bir kadın. Saplantılı bir deha. Şaşırtıcı bilimsel başarı ve kazanılan üne karşın ödenen sayısız bedeller var onun yaşamında.” Kendisini mi anlatmış acaba?