“Söz uçar yazı kalır, kuş uçar insan kalır.” O zaman şimdi tebrikleri kabul etme zamanı çünkü Ege Telgraf yolculuğum yeni bir boyut kazanıyor. Artık her hafta bu sayfada ben de yazılarımla siz değer...

“Söz uçar yazı kalır, kuş uçar insan kalır.” O zaman şimdi tebrikleri kabul etme zamanı çünkü Ege Telgraf yolculuğum yeni bir boyut kazanıyor. Artık her hafta bu sayfada ben de yazılarımla siz değerli okuyucularımın karşısında olacağım. Bu güzel hikayede yepyeni bir yolun henüz başında olmanın heyecanı ve mutluluğunu sizinle paylaşmak da ayrıca gurur verici. Bahsini ettiğim yolculuğun ilk adımını geçtiğimiz hafta sonu oynanan Altay – Galatasaray maçını güzel Mustafa Denizli Stadı’nda canlı izleyerek atmıştım. Atmosfer, taraftar, stad, yani her şey çok güzeldi. Özellikle de sürekli Ferdi Özbeğen çalması ve neredeyse 10 bin kişinin hep bir ağızdan, “Aşkını bir sır gibi, senelerdir sakladım, geceleri rüyamda ismini sayıkladım” diyerek güzelim şarkıya eşlik etmesi tüylerimi diken diken etmeye yetti de arttı. Bu esnada hissettiğim tek pişmanlıksa, ‘Keşke daha erken ve daha sık maçlara gitseydim’ oldu. Olsun, bundan sonra her fırsatta stadda olacağım. Mayıs’ın ikinci haftası oynanacak Göztepe – Beşiktaş müsabakasında yerimi şimdiden ayırttım. BENİ MOTİVE EDEN... Sahanın içinde oynanan oyunu izlerken, “Bu kadar para harcayan takımlar neden bu kadar kötü oynuyor” diye geçirdim. İşin ilginç tarafı, bu gerçeği herkes dile getiriyordu yıllardır. Gazetemizde Caner Tok, Feyaz Tatar ve Hakan Serbest’in futbolla ilgili sohbetlerinde uzun zamandır hep duyduğum tüm olumsuzluklar, ete kemiğe bürünüp önümde tekrar meydana geliyordu. Bu yüzden beni yazı yazmaya iten sebeplerden biri olarak da sporla ilgili doğruları söylemek için kendimi mecbur hissetmem oldu. Futbolun estetik dokunuşlarından biri olan ‘Topuk Pası’ başlığıyla yazılarımı yazarken, sporun kadın bakış açısıyla yanlışlarını ve doğrularını her daim kalacak yazıya aktaracağım. Keyifle okumanız dileğiyle.