“Şöhret Dediğin- Ferdi Özbeğen” kitabı 8 yıl sonra yeniden okuyucuyla buluştu. Kitabın yazarı Ali Rıza Türker, eserinin yakında filme çekileceğini gazetemiz aracılığıyla duyurdu

“Şöhret Dediğin- Ferdi Özbeğen” kitabı 8 yıl sonra yeniden okuyucuyla buluştu. Kitabın yazarı Ali Rıza Türker, eserinin yakında filme çekileceğini gazetemiz aracılığıyla duyurdu Orkestra dönemine damga vuran ve genç nesillerin bugün de dikkatini çeken Ferdi Özbeğen, aynı zamanda bir İzmir tutkunuydu. Ali Rıza Türker’in “Şöhret Dediğin- Ferdi Özbeğen” adlı kitabında özellikle 1950-1960 arası döneme dair çarpıcı izler de okuyoruz. “Bir Başkadır” dizisiyle yeniden tartışılan Özbeğen’i ve kitabını Gazeteci-Yazar Ali Rıza Türker’e sorduk. -Sayın Türker, kitabınızın ikinci baskısı için yazdığınız önsözde “Şöhret Dediğin” çalışmasının ilk baskısının 2013’te okuyucuyla buluştuğunu ifade ediyorsunuz. Sekiz yıllık bir zamandan sonra kitabınızın yeniden okuyucuyla buluşması hem sizin hem kültür sanat ortamımız adına ne ifade ediyor? Müziğin sihirli ve güçlü bir özelliği olduğu için kuşaklar arasında anlamlı bir bağ oluşturduğuna inanıyorum. Başta “Bir Başkadır “ dizisi olmak üzere Ferdi Özbeğen performanslarının dijital dünyada yaygınlaşması genç kuşağın o’nu yeniden keşfetmesine yol açtı. Bu sürpriz ilgi Özbeğen’in hayatını bilmek isteyenler sayesinde kitabı yeni baskıya zorladı. -Özbeğen’in kitabı gördüğünü ve mutlu olduğunu söylüyorsunuz. Peki, aradan geçen zamandan sonra kitabı yeniden elinize aldığınızda, ‘Kitaba ekleseydim, Özbeğen çok mutlu olurdu’ dediğiniz bir konu oldu mu? Bu kitabı hazırlarken ben değerli sanatçımızın kendisini anlatmasına sadık kaldım. Okurla, Ferdi Özbeğen arasında bir köprü oluşturmayı tercih ettim. Bu nedenle eksik kalan nedir bilemiyorum ancak bugünkü gençliğin gösterdiği olağanüstü ilgiyi görmesini çok isterdim. -Bu arada sizin kitabınız dizide yer alan görüntülerden söz edilirken basında kaynak olarak da gösterildi. Kitabınızın örneğin bir belge filme dönüşmesi gibi bir fikriniz var mı? Ya da böyle bir proje mümkün mü? Maalesef ben diziyi izleme fırsatı bulamadım. Kitabımın kaynak olarak gösterilmesi doğaldır. Evet, “Şöhret Dediğin” film oluyor. Kitabımız, önemli bir film şirketinin oluşturduğu senaryo ekibi tarafından senaryolaştırılıyor. Müzikal keyfi yerinde olan bir proje hayata geçecek inşallah. -Kitapta Ferdi Özbeğen’in sağa yakın bir siyasi eğilimi olduğunu okuyoruz. İzmir’deki kolej yılları gerçekten çarpıcı notlar içeriyor. Diğer yandan da Özbeğen’in kentli-modern bir çizgisi olduğunu da görmek gerekiyor. Bununla birlikte siyasi görüşüyle de ön plana çıkan bir sanatçı da değil. Özbeğen’in genel olarak siyasete ve toplumsal yaşama bakışını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Ferdi Özbeğen siyaset konuşmayı sevmezdi. Yüzü batıya dönük bir kimliğe sahip olduğu için ülkesini çağdaş ülkeler seviyesine erişmesini isterdi. Atatürk ilkelerine bağlı laik ve demokrat bir anlayışa sahipti. -“Yolumuz Yeşilçam’a Düştü” ilginç bir bölüm. Maalesef Özbeğen’in söz ettiği filmleri izleme şansım olmadı. Sizin izlemiş olacağınızı kabul ederek sormak isterim; o filmler Özbeğen adına nasıl bir belge değeri taşır? Ve siz Özbeğen’in oyunculuğunu nasıl buldunuz? (Soruyu biraz açma ihtiyacı duydum. Örnekse Metin Oktay’ın oynadığı “Taçsız Kral” filmi için Ahmet Çakır da Safa Önal da araştırmacıların tepe tepe kullanabileceği bir film olduğunu söylerler)Yolumuz Yeşilçam Düştü” bölümünde Özbeğen, kendi de belirttiği gibi teklif ve ısrarlara dayanamadan film çevirmişti. Samimi olarak kendisi de oyunculuğunu beğenmediği için benim yorumumun bir önemi olmayacak. -Özbeğen’in hafızasında İzmir’in çok önemli bir yer tuttuğunu okuyoruz. İzmir söz konusu olduğunda yaşam tarzı ne olursa olsun herkes bu kentin farklılığını kabul eder. “Şöhret” sonrası Özbeğen’in İzmir’le olan bağı hakkında neler söylemek istersiniz? Soruda da belirttiğiniz gibi Ferdi Özbeğen’in İzmir tutkusu hiç dinmedi. Öğrencilik yılları, pavyon müzisyenliği ve yaşanmışlıkları İzmir’i hep önemli kılıyordu. Özellikle Fuar konserleri ve Efes Oteli lobisinde sanatçı dostlarıyla sabahlara dek sürüp giden renkli sohbetler unutulur gibi değildi. Gülmeyi ve güldürmeyi çok sevdiği için dost meclislerinde lider konuşmacı olmayı ustalıkla çözümlerdi. Gazetecilik yıllarımda ben de bu sohbetlere katılmıştım. -Emil Dimitrov’un bestesi “Sanatçının Kaderi”nin kitapta yer almış olması dikkatimi çekti. Bölümlerin sonundaki sözlerle ilgili bir şeyler paylaşmak istersiniz diye düşünüyorum; ama özellikle “Sanatçının Kaderi” için… Emil Dimitrov’un “Sanatçının Kaderi” adlı bestesi Ferdi Özbeğen’in hayatını içeren “Şöhret Dediğin “ kitabının okura verdiği ana mesajla bütünleşiyor. Ölüm gerçeği varsa şöhretin gelip geçici olduğu hiç yadsınamaz. Kendisini rahmet ve özlemle andığımız Ferdi Özbeğen şöhretin zirvesinde olduğu günlerde dahi şöhretin emanet olduğunu hiç unutmamıştı. Profesyonel bir müzisyen olarak mesleğine ve sevenlerine saygı duydu. Deyim yerindeyse üstün başarısı için tırnaklarıyla çabaladı ama geçmişini hiç unutmadı. Aslında Sözlerini Rahmetli Çiğdem Talu’nun yazdığı “Sanatçının Kaderi” Özbeğen’in yaşam felsefesini anlatıyor gibi. -Soracaklarım kitabınızdan uzun olmayacak. Son söz sizin olsun isterim. Eklemek istediğiniz bir husus varsa memnuniyetle yer veririz. Verdiğiniz bu röportaj fırsatında kendisini saygı ve özlemle andığımız Ferdi Özbeğen’in İzmirli hemşerilerine bir şeyler söyleme fırsatı bulduk. Ben size ve Ege Telgraf Gazetesi’nin değerli emekçilerine çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygıyla   Ferdi Özbeğen’in İzmir’i Birinci sınıf sonrası, annem beni İzmir’in en güzel okullarından biri olan Yusuf Rıza İlkokulu’na yazdırdı. O zamanlar tüm Türkiye’ye nam salan bu okulda öğrenciler evlerinden servisle alınıyordu… Ve bu uygulama Türkiye’de ilk defa yapılıyordu. Hiç unutmuyorum, servisler çok enteresandı. Üç tane uyduruk kamyonet bulmuşlar ve bu kamyonetleri bozarak otomobil haline getirmişlerdi. Bu şekilde öğrenciler okul bitiminde evlerine dağıtılıyordu. Düşünebiliyor musunuz, yıl 1949 ve İzmir’de servis var. Her zaman söylemişimdir. İzmir benim için farklıdır… Türkiye için de farklıdır kuşkusuz. Bu duygu içinde İzmir için bulduğum bir cümle vardır: Always on step forward from Turkey.” Türkçesi, “İzmir, her zaman Türkiye’den bir adım ilerde…” Kendi uydurduğum bir cümledir bu. (s.7) Ali Rıza Türker, Ferdi Özbeğen-Şöhret Dediğin, h2O Yayınları, 2021, İstanbul