İnsanlık tarihi boyunca salgın hastalıklar baş göstermiş, insanlığı çaresiz bırakan kitle ölümleri ile sonuçlanmıştı. M.S. 500’lü yıllarda Avrupa'da görülen Jüstinyen Vebası sırasında 30 ile 50 milyon...

İnsanlık tarihi boyunca salgın hastalıklar baş göstermiş, insanlığı çaresiz bırakan kitle ölümleri ile sonuçlanmıştı. M.S. 500’lü yıllarda Avrupa'da görülen Jüstinyen Vebası sırasında 30 ile 50 milyon arası insan ölümü ile sonuçlandığı tahmin edilmekte, 1300’lerde yine Avrupa’da 25 milyon kadar insanın ölümüne yol açan Kara Veba hakkında dünyaya yayıldıktan sonraki etkileri, kürenin tamamında meydana getirdiği bilanço araştırılmamıştı. 1500’lerde Kıta Amerikası’nın keşfinin ardından Avrupa’ya göre çok daha ilkel ve steril ortamda yaşadıkları anlaşılan Amerika yerli halkları üzerinde biyolojik silah olarak kullanılmış çiçek hastalığının salgına dönüştüğü, ilk çatışmaların ardından Kıta'nın neredeyse tamamının bu hastalıkla kırıldığı anlaşılmaktadır. Bu konuda itibar edilebilecek resmi kaynaklar en iyi ihtimalle Kuzey ve Güney Amerika, Haiti ve kıta sahanlığındaki diğer adalarla  kolonilerinde 100 milyondan fazla kişinin öldüğü düşünülmektedir. Yakın tarihe gelindiğinde 1900'lü yılların başında açığa çıkan İspanyol gribi 1. Dünya Savaşı sonuna denk gelmişti. 1. Dünya Savaşı yaklaşık 40 milyon insanın ölümüne neden olmuştu. Oysa İspanyol gribinin 50 milyondan fazla can aldığı düşünülmektedir. Eski dönemlerde salgının bir bölgeden diğerine intikal etmesinin birincil koşulunun ticari faaliyetler olduğu bilinir, refleks bu alanlarda gösterilirdi. Dünyamızın 4 bir ucunu birbirine bağlayan ticaret ağları üzerinde, halen toplam ticaret hacminin yüzde 95 kadar büyük bir bölümü deniz taşımacılığı ile devam etmektedir. Bu nedenlerle limanlarda karantina kavramı çok eski ve köklü bir sistemdi. Denizcilikte sarı flama gemide hasta olduğunun işaretidir. Q harfi, Quebek (kübek) olarak telaffuz edilip, 1600’lerde Venedik ticaret gemilerinde ortaya atılan, 40 günlük müşahede altını tanımlayan Quarantene (karantina) kelimesinden türeyip, dünya denizciliğine yerleşmiştir. Bu tanımdan evvel ticaret gemilerinde salgın fark edilirse siyah bayrak kullanılır, büyük ve yıkıcı salgınlar sırasında korsanlar dahi bu gemilere yaklaşmaya çekinirdi. KARANTİNA MERKEZLYERİ Karantina tanımı dünya deniz ticaretine yerleştikten sonra, limanlarda, limana yakın ve güvenli mesafelerde karantina merkezleri  oluşturulması prensip haline gelmişti. Tüm dünyada ola gelen prensipler, 1865'te Osmanlı İmparatorluğu dönemin salgınları ile baş edebilmek kaygısı ile Fransızlara yaptırılan Urla'daki Karantina adası ve Karantina merkezini inşa ettirmişti. Bütünüyle Sarı zeminden oluşan Q flamalı ticaret gemileri 40 gün süren karantina döneminde bu adaya yanaşır, adaya yapılı köprü üzerinden yalnızca tedavi için gerekli malzemeler ve diğer ihtiyaçlar tedarik edilirdi. Günümüzde tüm dünyayı kucaklayan durum ile karşılaştırıldığında, Çin'in en büyük ihracat bölgesi Huan'dan çıktığı varsayılan grip salgını, tabiri caizse elini kolunu sallayarak İtalya'nın büyük ticaret merkezi Trieste'den ve diğer öncelikli limanlarından Avrupa'ya giriş yapmıştı. Ticaretin bir an olsun sekteye uğramasına boyun eğmeyecek çevrelerce, önce inkar etmek tercih edildi. Ardından sadece yolcu, yani turistlerin intikalleri engellendi. Karantina tanımı ne hikmetse 40 günden 14 güne indirilmişti. Yük gemileri, navlunlar, ticari mallar, sanki biyolojik varlıklardan ve insan faktöründen arındırılmış gibi kıtaları çevreleyen devasa ticaret ağı üzerinde duraksamadan akmaya devam etti, Ediyor! Çeşmemiz turistik gemilere ve gümrüklere çoktan kapandı. Ancak Ulusoy Roro Nakliye limanı bir gün bile sekteye uğramadı, bilakis kapasitesini ve hızını artırdı. Bugün bizler halen birçok kısıtlamalara rağmen neden alışveriş noktalarının, AVM’lerin dokunulmazlığını tartışıyorsak, dünyamızı yöneten öncelikleri algılayamadığımız anlamına gelir. Çünkü gerçek şudur ki tarih bir takım tekerrürlerden meydana gelir. Her ne kadar adı, tanımı, türü, ölümcüllük oranları farklı da olsa, salgın hastalık, salgın hastalıktır. İspanyol gribinden, korsanları bile ürküten ölümcül salgınlardan bugüne değişen tek kavram, insanoğlunun ne pahasına olursa olsun kazanma hırsında geliştirdiği doyumsuzluk olmuştur. Hatta insanlığın iyiliği için geliştirildiği düşünülen bilim ve teknolojiler dahi bugün bu sistemin çarklarına hizmet etmeye devam etmekteler.