Son yüzyıl dünyamızı şekillendiren, tümüyle hayatlarımıza giren vazgeçemediğimiz birçok alışkanlığımız var. Önceki yazılarımızda bunlardan birkaçını dile getirdik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bi...

Son yüzyıl dünyamızı şekillendiren, tümüyle hayatlarımıza giren vazgeçemediğimiz birçok alışkanlığımız var. Önceki yazılarımızda bunlardan birkaçını dile getirdik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bildiğiniz gibi Ay’a ilk kez ve ne hikmetse son kez 1969 yılında ayak basıldı. Neil Armstrong’un aydaki yürüyüşü dünyamızda şok etkisi yaratmıştı. Sonraki yıllarda, ne hikmetse, kimse Ay’da yürüyen veya yüzme havuzlu villa inşa eden kimse görülmedi. Bir süre sonra Ay macerası yerini daha uzak bir hedef olan Mars fantezisine bıraktı. Elbet ki 60’lı yıllarda bu hedefler kendiliğinden icat olmamıştı. İkinci Dünya Savaşı için kıran kırana teknoloji savaşıydı denir. Atom bombası keşfedilmişti. Bu enerji gelişmeli birtakım yerlerde değerlendirilmeliydi. Ancak enerjinin coğrafyaya ve insana verdiği ağır tahribat deneyimlenmişti. Hedef gökyüzüne, uzay mekiklerine ve aya çevrildi. Teknolojinin gelişimi durmamalıydı. Örneğin ilk bebek bezleri de uzay araçlarındaki astronotların yerçekimsiz ortamda zaruri ihtiyaçlarını gidermek için tasarlanmıştı. Öncesinde bizler ne mi yapıyorduk? Evet uzay araştırmaları öncesinde annelerimiz bu iş için özel bezler tanzim eder, bebeklerin kirlettiği bezler elde yıkanır, hatta arapsabunu ile kazanlarda dezenfekte edilirdi. Arap sabunu neydi? Hemen tüm temizliklerde kullanılan oldukça doğal bir sabun türü idi. Oysa kadınların sanayide çalışmaları, iş gücüne katılmaları gerekiyordu. Kazanlarda bez kaynatmak uzun mesai demekti. Derhal bebek bezine geçildi. Eski usuller ortadan kaldırıldı. Bu durum, kabaca, üst katmanı ince geçirgen sentetik madde, ortasında sıvı toplayan başka bir sentetik madde ve dış kısmı sızdırmaz başka bir sentetik madde ile üretilen sargıların bebeklere sarılacak biçimde tasarlanması demekti. Kirli bezlerin de sadece çöpe atılması yeterliydi. Çöplerin nereye gittiği ve ne olacağı? Tonlarca milyonlarca ton geri dönüşümsüz malzemeye dönüşeceği o gün için hiç kimsenin aklına gelmemişti. Sütün, meyve sularının ve birçok gıdanın karton kutu içinde taşınması ve paketlenmesi serüveni başlarken de, benzer bir mantık yürütüldüğünü ancak ortaya inanılmaz boyutlarda çevre kirliliği ürünlerin açığa çıktığını önceki yazılarımızda sizlerle paylaşmıştık. Şimdinin çalışan annelerinin bebek bezinden çok daha büyük sorunu, öncelikle bebeği kimin bakacağı aslında ve tabi ki bebek bezini nasıl alacağım sorusu. Aile bütçelerinde en büyük gider kalemi çocukların doğumundan eğitimini tamamlayıp kendi kazancını elde ettiği güne kadar devam eden amansız yolculuk. Peki ya bebek bezi hiç icat edilmemiş olsa ne olurdu? Aile bütçelerinde ciddi bir rahatlama dışında en azından çok önemli bir kalem çevre kirliliğinin eksik kalacağını taahhüt edebilirim. Bizler onlarla büyümüş bir nesildik ve annelerimiz çalışıyor olsa da hazır bez olmaksızın büyümeyi başardık. Bir nesil kadar kısa bir zamanda çok fazla atık malzemeyi hayatımızın vazgeçilmez parçası haline getirdik. Örneğin şu an bir bir yasaklanan tek kullanımlık plastik ürünler de bunlara dahildir. Dünyada aklıselim toplumlar çarçabuk, cam şişelere, depozitolu ürünlere doğru akın ediyor. Market poşetleri büyük kolaylık gibi görünmüştü ama şimdi ise yine çocukluğumuzda olduğu gibi babaannelerimizin Pazar fileleri ansızın geri geldi. Sanırım doğayı kirleten zehirleyen birçok ürünü konfor veya ayrıcalık gibi görmeye devam edemeyeceğiz. Çünkü aslında gerçekten gerekmiyor.