Sanmayın ki bir aşk masalı. Aslı ilahi aşka kadar gidecek bir meslek aşkı. Boşuna mı ahilikten gelen terbiyemiz? Şimdi okuyun bu yakın zamanın yaşanmış hikayesini… İlerlemiş yaşına rağmen dip diri gö...

Sanmayın ki bir aşk masalı. Aslı ilahi aşka kadar gidecek bir meslek aşkı. Boşuna mı ahilikten gelen terbiyemiz? Şimdi okuyun bu yakın zamanın yaşanmış hikayesini… İlerlemiş yaşına rağmen dip diri görüntüsü olan adam özel bir hastanenin öyle bir hızla girdi ki kayıt yapan personel bakakaldı. Adam geriye doğru döndü, adını soyadını söyledi, ‘Orada kaydım var. yenileyin’ dedi, durmadan acil yatağının birine uzandı. Canhıraş bir bağırtıya ister istemez şahit oldu. Hiç de gocunmadı. Sonuçta hastanedeydi. HES kodu yıldırım hızıyla kontrol edilirken adam yoğun bakıma alındı. Ne kadar zaman geçti, kendisi de bilmiyordu. Kendini ameliyathanede buldu. Yoğun bakımdaki personelin ilgisi, sohbetle ederek çalışmaları, tedbirleri ihmal etmemeleri adamı etkiliyordu. Doktor ile birlikte üç veya dört kişilik ekip mevcuttu. Doktor ‘Açık kalp ameliyatı olabilir’ dese de anjiyo kararı verdi. Konu, ertesi gün alınan tedbirler sonucu halledildi ve hastaneye acilen gelen adam, sağlıklı şekilde yürüyerek taburcu oldu. Konumuz şu; bir sürü çalışan var. Hasta olan adam ancak çalışanların çoğu hanım. Yerine göre erkekler var. Asla tiksinti duymadan soyunmaya, giyinmeye yardım ediyor. Eliyle ilaç, su içiriyor; yemek yediriyor. Hasta olarak bakılan adam acaba bütün bunları annesine babasına kardeşine yapıyor mu? Büyümüş çocuklarının da anasının da babasının da altını alıyor mu, bilmiyoruz. Her saat, her dakika kan alırken çalışana kan bulaşabiliyor, hasta kusuyor, hemşire ‘Olur olur, basit iş, al bak temizledim bile’ diyerek tiksinmesen hastayı temizliyor. Yan taraftaki 19-20 yaşlarındaki genç tenden bulaşan bir mikrop nedeniyle kalp kapakçığı daralmış hastayla sohbet ediyor. Konuşurken şaşırmadan bakımını, ameliyat hazırlığını yapabiliyor. Konuşmayı duydukça gözleriniz doluyor. ‘Yarabbi!’ diyorsun bunlara nasıl bir güç kuvvet, nasıl bir metanet, vicdan vermişsin ki böyle muhteşem insanlar olmuşlar. İhtiyaç olursa o zaman iyi anlaşılıyor sağlığın ve sağlıkçının kıymeti… 19-20 yaşlarındaki genç, ekmek parası için yabancı bir vücudun her yerini görüyor, dokunuyor. Bu nedenle işi bittiğinde ‘Ücretimi hak ettim’ demiyor. Ücretinden şikayetçi olmuyor ama gönlü biraz daha ücret verilmesinden yana… Ama bir hakikat var ki, Allah huzurunda herkes şahit, sağlık çalışanları, doktorla birlikte gönülle, severek ve inanarak hizmet ediyor. Hasta adam iyileşip çıktı hastaneden. Ancak kafası sağlık çalışanlarına takılmıştı. Kim olursa olsun her sağlık çalışanı Allah’ın meleklerine ‘Biat edin!’ dediği insan, bu insanlardı diye düşündü. Bir sağlık çalışanını kıran asla iflah olmaz. Çok değerli meslekler var ancak sağlıkçılık kim ne derse desin farklı, çok farklı… Bir kişiyi sağlığına kavuşturmak isteyen bu altın vicdanlar, bekar, evli farketmeksizin ailenizin yapamadıklarını dahi ne tembellik, ne isteksizlik göstermeden yapıyor. Sağlık çalışanlarının da, onları yetiştiren hocaların da, onlara anlayış gösteren ailelerin de, eli öpülesi insanlar olduğunu kimse unutmamalı. Her zamanki gibi itiraz etme alışkanlığı olanlara ‘Düşte gör!’ derler. Sakın düşmeyin ama düşerseniz bilin ki ailenizden fazla güvenli ellerde olacaksınız. İşte, gönülden gönüle yol yapanlar, sağlık çalışanları…