İnsan musibetler karşısında acizliğini anlıyor. Ne kadar güçsüz olduğunu… Önce çaresizliğin getirdiği kısa bir kabulleniş… Düştüğü yerden kalkınca şöyle bir silkelenip ardından yine o isyankar ruh,...

İnsan musibetler karşısında acizliğini anlıyor. Ne kadar güçsüz olduğunu… Önce çaresizliğin getirdiği kısa bir kabulleniş… Düştüğü yerden kalkınca şöyle bir silkelenip ardından yine o isyankar ruh, o ‘Gemisin kurtaran kaptan’ tavrı… Yine öyle olacak… 99’da Marmara’yı yıkan deprem gibi, Van gibi, Bodrum, Elazığ ve Malatya’da olduğu gibi, salgının ilk günlerinde olduğu gibi… ‘Sallandık, fena sallandık, çok fena sallandık, neydi o bee, fena vurdu’lar… Aynı anda nereyi açsanız deprem gerçeği… Tartışma programları sabahtan akşama kadar günlerce deprem… Herkes deprem uzmanı… Herkes sanki şu cümleyi ilk o söylemiş gibi; “Aslında deprem öldürmez, binalar öldürür!” “Zemin kötü zemin. Bak balçık hep o yıkılan alanlar…” “Binalar çürük, müteahhit resmen çalmış be kardeşim!” “E peki, o binaya ruhsatı veren belediye, mühendis, müdür ne olacak?” “Yok o değil, kolonları kirişleri kesmiş alttaki dükkan sahipleri” “Şimdi arkadaşlar, tek bir parametresi yok bu deprem meselesinin…” “Bak apartman sakinlerine bu bina çürük demişler, tahliye edin, kimse dinlememiş, oturmaya devam etmişler.” “Çok bozuldu be toplum, ahlaksızlık diz boyu. Biraz aklını başına alması lazım bu insanoğlunun…” “Elin Amerikalısı geldi, gemi açıktayken bastı düğmeye… Haarp bu resmen, suni deprem!” “Yahu ne suni depremi, bırakın bu komplo işlerini. Tabiat almış olduğu emirleri uyguluyor.” E bunlar konuşulmayacak mı İbrahim? Bunlar konuşulmayacak da ne konuşulacak? Uzayda mı yaşıyorsun sen? Tabii ki bunlar konuşulacak. Gündem bu çünkü… Cemaatte safların sayısı artacak. Şöyle biraz sakinleşeceğiz. Biraz sakin, biraz üzgün, biraz düşünceli… Özellikle trafikte daha anlayışlı olacağız, önüne kıran sürücüye hemen sinirlenmeyeceğiz; “Dalgınlık işte, olur böyle şeyler” diyeceğiz. Kahvede deprem konuşacağız, ekranlarda depremi konuşacağız. Bakkal esir alacak bizi, anlatacak da anlatacak… Uykusuz yorgun halime aldırmadan… Tabii ki bunları konuşacağız. Benim derdim o değil. Hayat devam ediyor şüphesiz, ölenle ölünmez tamam da benim derdim, bundan sonra ne olacak? Ne? Bir hafta sonra afetle mücadelede o paylaşımcı, anlayışlı halden eser kalmayacak. Yine herkes birbirinin rakibi olacak. Trafikte canavara dönüşeceğiz yine. Kazalar, cinayetler, kavgalar… Ne olacak? Biz çocukken Özkanlar, Manavkuyu, Salhane olduğu gibi ovaydı denize kadar. Dört tane müteahhit çocukluğumun Bornovasını mahvetti. O ova bütün İzmir’i beslerdi. Peki bu balçık alana bina yapılmayacak mı? Müteahhit yine çalmayacak mı? Rant kovalayıcı belediyeler çürük binaya ruhsat vermeyecek mi? Yine alttaki pideci bir masa daha atabilmek için kolonları kesmeyecek mi? Hepsi olacak çünkü bunun adı kısır döngü… Ha’di el ele verin, beni haksız çıkarın. Çizdiğim bu karamsar tabloyu dağıtın, ha’di bu kez şaşırtın bizi. Keşke…