Köy Enstitüleri 80 yıl önce kuruldu. 1950’lerde de kapatıldı. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç o muazzam aydınlanma seferberliğinin öncüsü olarak daima akla gelen ilk isimler oldular. O dönemde...

Köy Enstitüleri 80 yıl önce kuruldu. 1950’lerde de kapatıldı. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç o muazzam aydınlanma seferberliğinin öncüsü olarak daima akla gelen ilk isimler oldular. O dönemde Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Hasan Ali Yücel, aynı zamanda iyi bir entelektüeldi. Dünyayı takip edebilen ve farklı disiplinlere ilgi duyan biriydi. Mevlana-Mevlevilik onun hayatının içindeydi. Kitaplığımı karıştırırken 1932 yılında basılmış “Remzi Kitaphanesi’nden çıkmış “Mevlana’nın Rubaileri” elime geçti. Şimdilerde İş Bankası Yayınları kitabın yeni baskısını okuyucuyla buluşturuyor; ama eskiye dokunmak yetiyor bana. 1930’ların gayretkeş ortamında bir devlet adamının rubaiyle ilgilenmesini daha çok idrak ediyorum sanki. Hasan Ali Yücel’in Mevlana’yla ilgili asıl kaynaklara ulaştığı ve elyazmalarından yola çıkarak kitapları hazırladığı görülüyor. Dikkatimi çeken bazı rubaileri buraya aktarmak isterim. Rubainin çeviri halini aktarıyorum: Ey yüzü güzelliğiyle ruh aynası olan sevgili! Sabah şarabında senin hayalinin ayaklarına gözlerimi sürmek isterim. Fakat korkarım ki onlar kirpiklerinin oku ile mecruh olurlar. (S.43) Yine başka bir rubai. Didaktik yönü dikkat çekiyor: Yarsız olmaktan daha güzel yar olamaz. İşsiz olmaktan daha latif iş bulunamaz. Allah’a yemin ederim ki hile ve ayyarlıktan azade olan kimseden daha akıllı ve kurnaz bir insan yoktur. (S.26) Kitabın girişinde önsöz sayılabilecek ve Mevlana’nın söyleyişini hatırlatan bir şiirine rastlıyoruz. Şöyle diyor Hasan Ali, “Bu katra katra şiirler/Hilkatin muamması önünde/Aşkın yanan vecdiyle dökülmüş/Birer gözyaşıdır//Mevlana/Varlığın mistisizmini/ ve aşkın lirizmini sezerek/Gözü yaşaranlara/Ölmeyen bir arkadaştır.//Kendini onda kaybeden,/Onu/Kendinde bulmuş olacaktır.” Kitabın içinde Mevlana’nın elyazmasında bazı fotoğraflar da yer alıyor. Sondaysa Hasan Ali, kısa ama etkileyici bir sonsöz yazmış. Mevlana’nın Türklüğü ve farklı inançlarla bağını ele alıyor. Kitabın basılış serüvenine de değiniyor. Şu değerlendirmesi ilginç, “…Mevlana şark edebiyatında manzum birer vecize olan rubailerden de söylemiştir. Binlere baliğ olan bu inciler, rubaiyatı çok meşhur olan ‘Hayyam’ınkiler’den şiir ve felsefe itibariyle hiç de aşağı değildir. Bilhassa taassuba isyan ve aşkı daha platonik ve daha ilahi bir lirizmle söylemekte Hayyam’a üstün sayabiliriz.” Köy Enstitüleri’nin yaratıcısı devlet adamını küçük bir eseriyle hatırlatmaya çalıştım. Tabii oralardan yetişen öğrenciler Türk edebiyatına yüzlerce eser kazandırdı. O tohum, toprağında filiz verdi. NOT: Alıntılarda bazı sözcükler o dönemin diyalektiğiyle yazılı olduğundan ben düzelterek aldım. Örneğin ‘itibarile’ ifadesini ‘itibariyle’ olarak düzelttim. Meraklı okuyucu ilk baskıya bakabilir.