Çevreci bilim insanları on yıllardır, küresel iklim krizinin dünyamızda yaşamı tehdit eder boyuta ulaştığı konusunda uyarıyor. Artan ısı değerleri, buharlaşma ile birlikte susuzluk riskini tırmandırıy...

Çevreci bilim insanları on yıllardır, küresel iklim krizinin dünyamızda yaşamı tehdit eder boyuta ulaştığı konusunda uyarıyor. Artan ısı değerleri, buharlaşma ile birlikte susuzluk riskini tırmandırıyor. Tatlı su kaynakları giderek azalıyor. Sele neden olan ani yağışların, toprağa ve rezervlere hiçbir faydası yoktur. Yeraltı kaynaklarımız da yerüstü rezervler kadar alarm veriyor. Bizler bu yükselen kriz öncesinde ne gibi önlemler alıyoruz? Tarımsal alanlarda tarım için kullanılması gereken sulama sularını kirletmeye devam ediyoruz. Diğer yanda tarım alanları hem kirlilik hem de iklim verileri ile günden güne verim kaybederken, diğer yandan insanoğlunun yapılaşma tehdidinden de kurtulamıyor. Tarım bölgelerimizin ziraat ve hayvancılıkta kullanacakları kısıtlı seviyelerdeki suyu, giderek daha fazla konut ihtiyaçlarına aktarılmaya devam ediyor. Önceki çok yazımızda, Çeşme ilçemizin su fukaralığını çok sayıda yazı ile bilgi sahibi olmak isteyen okuyucularımızla paylaştık. Yıllardır bu konunun ehemmiyetine dikkat çekmeye çabaladık. Faydası oluyor mu? Ne yazık ki olması gerekenden çok daha az. 2015 te Ekinoks Derneğimiz, DSİ ve yetkili diğer kurumlarla su rezervlerini korumak amaçla yazışmalarına başlamıştı. Nihayet 2018 Mayıs ayında yarımadamızın önemli tarımsal bölümleri Yeraltı Su Koruma Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Buradaki ısrarımız yadsınamaz. Ancak esasen Yarımadamız bütününe uygulanması gerekmekte olan koruma düzenlemesi, belli başlı tarımsal alanlara yeni artezyen kuyusu açmama kararı çıkarmıştır. Bununla birlikte suyun doğru kullanımı, kayıp kaçağın önlenmesi, daha fazla villa yapılaşmasına müsaade verilmemesi şeklindeki taleplerimizde henüz kayda değer yol kat edilememiştir. 2017 yılında 1/25.000 lik Büyükşehir planları ile imara açılan bölgeler hızla lüks yüzme havuzlu yazlık villa üretimine teslim oldu. İzmir ve Çeşme belediyelerimiz “Su Hasadı” prensibini imar ve ruhsat önceliği yaptılar. Bu uygulama yağmur yağdığında çatılardan toplanacak suların konut ihtiyaçlarında kullanılması şeklinde bir prensiptir ve ekosistemin dengesinde oluşturacağı döngüsel zararları henüz değerlendirilmemiştir. Bizler yapılaşarak zaten ekosisteme yeterince zarar vermekteyiz. Bir de bu tutuma, barınma ihtiyacı dışındaki lüks ürünlerde devam ettiğimiz sürece, yılda birkaç ay kullanacağımız, ikincil üçüncül konutlara sahip olmaya çabaladıkça, hatalarımızdan hiç ders almadığımız anlaşılıyor. Hatta en büyük zararı tarım bölgelerine girmeye başlayan lüks villalar veriyor. Tarım arazilerini betonlaştırmakla kalmıyorlar. Domatesin marulun ihtiyacı olan yeraltı suyunu yüzme havuzlarına harcıyorlar. Tarım Arazileri Koruma Kanunu, hobi bahçeleri şeklinde karşımıza çıkan bu anlamda en zararlı uygulamalardan birinin önüne geçti. Arazileri bölüp, küçük parsellerde kişilerin özel kullanımına tahsis ederek, yapılaşmaya açma girişimi şimdilik bertaraf edildi. Ancak yine de halen Doğal Sitler, Sürdürülebilir Koruma ve Nitelikli Kullanım alanları, orman arazileri ve tarım statüsündeki birçok bölge yapılaşma tehdidi altında. Kişilerin şahsi güçlerini bu alanlardaki kısıtlamaları delmeye kullandıkları çok örnek ile karşılaşıyoruz. Mevcuttaki verilere, yasal düzenlemelere rağmen imtiyazlarını kullanıp bu hatanın paydaşı olmaya çabalayan kimselerin, olagelen durumdan pay çıkarmadıkları anlaşılıyor. Yapacağınız milyon dolarlık villa, içinde içme suyu, Yiyecek domates yoksa o evin ne kalitesinden ne meta değerinden bahsedilemez. Değişen dünyada değişen denklemlere kulak tıkadığımız açık. Hatalarımızdan ders almıyoruz.