Merhaba kıymetli okurlarım,

Merhaba kıymetli okurlarım, Hepimiz er ya da geç, hayatın anlamı sorusuyla yüzleşiriz. Gençken, ölümü fazla düşünmeyebiliyoruz, öyle ki bu uzak hatta neredeyse gerçek dışı bir durum gibi görünebiliyor. Oysaki hayat bir imtihan yeri, yani inanışınız ne olursa olsun insan olabilmeyi öğrenip insanca yaşama yeri aslında. Zamanla fani oluşumuzun daha çok farkına varırız, bu da bizim asıl soruyla yüzleşmemize yol açar. Hayatın anlamı derin ve felsefi bir konudur. Her insan tarafından farklı şekillerde algılanır ve farklı düşüncelerle yorumlanır.Hayatın anlamıyla bağlantılı olarak evrenin ve yaşamın doğası nedir? Hayatın kökeni nedir? Hayatı değerli kılan şey nedir? İnsanın hayattaki amacı nedir?’ soruları da cevaplanmaya açık ve farklı anlamları içeren konuyla ilgili felsefi sorulardır. Herkes yaşamında genel olarak çok güzel bir hayat yaşamak ister; bunların başlıcası dünya nimetlerinden en iyi şelilde faydalanabilmektir. Fakat asıl hayat gayemiz elbette bu olmamalı. Hayatı anlamlı görmemizin birçok yolu vardır; aile, maneviyat, sanat, bilim, eğitim, eğlence vb. Bunun yanı sıra, belirli bir çöküş ve ölüm karşısında her şeyi sorgulayabiliriz. Lev Tolstoy, Savaş ve Barış ve Anna Karenina'yı yayınlamış ve 50 yaşına geldiğinde sevgi dolu bir aile, zenginlik ve şöhretin tadını çıkarıyordu. Arzulayabileceği her şeyi başarmış ama yine de ağır bir depresyona girmişti. Bunu itiraflarım kısmında şöyle yazdı: “Bugün değilse yarın, hastalık ve ölüm sevdiklerime ya da bana uğrayacak (veya çoktan uğramıştır); geriye kötü bir koku ve solucanlardan başka bir şey kalmayacak. Er ya da geç, yapıp ettiğim her şey unutulacak ve ben var olmayacağım. O zaman neden çaba göstermeye devam edeyim? İnsan bunu nasıl göremez? Ve yaşamaya nasıl devam eder? Şaşırtıcı olan da budur! Bir kişi, yalnızca, hayatla sarhoşken yaşayabilir; ayıldıktan hemen sonra kişinin, bunun sadece bir aldatmaca, hatta saçma bir aldatmaca olduğunu görmemesi imkansızdır! İşte mesele tam olarak budur; burada eğlenceli ya da komik bir durum yok aksine her şey acımasız ve saçma.” Tolstoy, burada umutsuzluk içindeyken, hayatın anlamı sorusuyla başkalarının nasıl başa çıktığını sorgulamıştı aslında. İlk başta, ‘kitlelerin’ cehaleti olarak tanımladığı şeye çok az önem vermiş olsa da, en nihayetinde, insanların hayattaki tüm sorularla ve ıstıraplarla başa çıkmak için -kendisinde olmayan- bir şeye sahip olduklarını keşfetti: bunun adı inanç. Daha spesifik olarak, hayatın kendisinden daha büyük, muhtemelen bizim idrakimizin ötesinde olan bir şeye inanıyorlardı. Böyle bir inanç genellikle Tanrı'ya ya da daha büyük bir güç algısına yöneliktir. İnsanlar, Tanrı'ya inanarak, varoluşlarının bir amacı ve gayesi olduğuna dair teselli bulmuşlardır hep. Zor zamanlarında bir dilek ve istekleri olduklarında yaratıcıya sığınırlar her zaman. Sizi bir yaratanın olduğuna inanmıyor olsanız bile yaşadığınız dünya da yalnız değilsiniz her insan değerli ve önemlidir aslında sadece bu değerinin farkında olmayan veya kendini keşfedememiş insan vardır. Hayatınız bazen sizi anlamış değer vermiş güzel yürekli bir insanın sizi keşfetmesiyle değişir. Çok bir şey istemiyor aslında kimse kimseden. Dünya üzerindeki sayısız nimetlerden faydalanır İnsanoğlu ve canlıların en akıllısı olarak yaşıyor dünyada, sizcede bu yetmezmi hayatın anlamını anlayabilmeye. Sevgi ve saygılarımla sağlıcakla kalın...