Köyün delisinden merhabalar! Bakalım bu hafta nelerle karşılaştık… Hani bazen, kendi mahallelerinde kapı önlerinde oturan insanlar görürsünüz. Gelen geçeni seyrediyordur. Herkes de tanıyordur o kiş...

Köyün delisinden merhabalar! Bakalım bu hafta nelerle karşılaştık… Hani bazen, kendi mahallelerinde kapı önlerinde oturan insanlar görürsünüz. Gelen geçeni seyrediyordur. Herkes de tanıyordur o kişileri. Mahallenin mihenk taşları. Bütün iletişimi bağlayanlar. Bu hafta çok huzurlu bulduğum bir mekanda otururken izledim kapıdan geçenleri. Oda ne! Bir anda hayat akıverdi gözlerimin önünden. Kapılar aralandı, bütün sırlar ortaya döküldü. Neler geçti biliyor musunuz? Ben, bir köpek ve bir kedi seyirciydi bu duruma. Önce bir erkek çocuğu geçti. Elinde bir oyuncak, nasıl eğleniyor, hopluyor zıplıyor, tuhaf hareketler ama çok mutlu. Sapsarı zaten saçları, enerji durmuyor içinde. Henüz, hiçbir şeyin farkında değil. Ya da bizden çok daha farkında, bu kısma henüz karar veremedim. Siz karar verin. Sonra annesiyle babası olduğunu düşündüğüm bir çift geçiyor. Yan yana yürümüyorlar ama. Erkek en arkadan geliyor, topluyor aileyi. Erkeklerimizin ne kadar toplayıcı bir rolü var, yürümesinden bile belli diye düşünüyorum. Kadın ellerini göğsünde kavuşturmuş. Adam çok ciddi. Yüzlerinden de anlayamıyorum neler hissettiklerini. Garip geliyor. Dolanıyorlar çarşıda… Sonra yaşlı bir çift geçiyor. İşte işin en eğlenceli kısmına geçmeye başlıyoruz. Yaşlı çiftimiz el ele. ‘Vay be!’ diyorum. Aşkın en huzurlu hissettirdiği zamanlar, yoksa bu zamanlar olmasın? Artık toplamaya, gayret göstermeye gerek kalmamış. Akla kara belli olmuş çoktan. Birbirine yaslanmak, omuz omuza yürümek var bu saatten sonra. Ne tatlı olduklarına şaşırıyorum. Herhalde hayatın filmi bitmiştir diye düşünüp ağzıma bir mısır atarken birileri daha geliyor arkadan. İki yaşlı dost. Birinin elleri cebinde gülümsüyor. Hayda! Ben bitirmiştim hayat filmini, bu nereden çıktı diye düşünürken anlıyorum durumu. Yürüyenlerin bir tanesi elinde bir kağıt buruşturmuş, yanındaki kız çocuğuna onu gösterip eğleniyor. Çocukla nasıl da çocuk olabiliyor, baya bir şaşırıyorum. Zincirimizin en tepesinde yer alan ‘kendini gerçekleştirme’ ihtiyacının ötesine geçiş.  ‘Aktarma’ yani kendinden sonrakilere rehberlik etme, ciddiyeti ve eğlenceyi gösterme, hayatın nasıl bir yer olduğunu, deneyimlerini gösterme ihtiyacı. Bu şovun üzerine konuşuyoruz biraz. En çok eğlenenler kimlerdi, tespit ediyoruz onları. Çocuklar gibi şen ve yaşlı amcalar gibi mutlu olmak lazım demek ki. Baksanıza bu akış bize onu gösteriyor! Hemen not alıyorum sonra bunları, hayatın şovu gelmiş, yazayım da kaybolmasın diyorum. Teşekkürler hayat!