CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çıkışı, “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” kabilinden bir çıkış oldu. Şimdi Türkiye nefesini tutmuş, “Bu helalleşme nasıl olacak...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çıkışı, “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” kabilinden bir çıkış oldu. Şimdi Türkiye nefesini tutmuş, “Bu helalleşme nasıl olacak?” diye düşünüyor. Zira, Sayın Kılıçdaroğlu yelpazeyi o kadar geniş tuttu ki, bu işin ucunun taaa Atatürk’e kadar gideceği bile konuşuluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar gidecek bir helalleşme, CHP’ye ne getirir ne götürür bunu kestirmek güç. Hatırlayın bir ara CHP’den birileri çıkıp, “Dersim isyanı meselesini” kaşımaya kalkmıştı. Alevlendirilmek istenen “bölücülük” Allah’tan tutmadı da, işin altından bir şey çıkmadı. Kendisi de Tuncelili (Dersimli) olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin bu netameli günlerinde, bu konuyu da içine alabilecek bir “helalleşme” vakasından zarar göreceğinden adım gibi eminim. Bence kısa yoldan bunun sınırlarını çizmeli. Yakın tarihte 28 Şubat gibi, Refah Partisi’nin kapattırılması gibi, üniversitelerdeki türban krizi gibi olaylar, bu iş için yeter de artar bile. Çünkü, Türk siyasetinde vesayetçiliği kaşıyarak, askere selam durarak, birilerini tahrik ederek bu işlere tevessül ettirenlerin birçoğu bugün ya CHP saflarında ya da CHP’li olduklarını asla saklamıyorlar. Ayrıca, Gezi Olayları ve FETÖ’cülerin temizlenmeye başladığı o günlerde Bank Asya’ların, Samanyolu TV’lerin önlerine kadar giderek destek verilmesi de CHP’lilerin günahları arasında. Hatta, çok konuşulduğu için de 15 Temmuz Gecesi, sokaklar yerine Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine gidilerek, kahve yudumlayıp TV’lerden darbe girişiminin seyredilmesi bile, “helalleşilmesi” gereken yegane olaylardır. Sayın Kılıçdaroğlu, bunlardan başlarsa kendisi ve partisi açısından daha doğru olur kanaatindeyim. Yoksa, CHP’nin geçmişteki icraatleri geçmişte kalmıştır. Geçmişi karıştırmak ise “müflis tüccar” tavrıdır. Son bir hatırlatma: İzmir’de 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ne gidilirken, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu, katıldığı ulusal bir televizyon kanalında, “CHP’nin mutfağı yok. CHP bu ülkeyi yönetemez” demişti de hepimiz ağzımız bir karış açık kalmıştık. Sonra ne oldu hepimiz müşahade ettik. Aziz Kocaoğlu, önce geri çekilip sonra heveslense de aday yapılmadı. Şimdi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu da o akıbet bekleyebilir. CHP’nin “helalleşme” adı altında, ister “geçmişiyle yüzleşmesi” deyin, isterseniz “günah çıkarma”, bu tür bir hareket, eğer menfaatleri yoksa birçok CHP’liyi derinden yaralar. Kılıçdaroğlu da, Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olabilir. Kendisinin örgütlediği delege yapısıyla CHP’nin başında kalsa da, o çok istedikleri “iktidar” koltuğu hayal olarak kalır. HAYROLA SEÇİM Mİ VAR? Bir süredir ortalıkta “erken seçim geliyor” dedikoduları dolaşmaya başladı. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın ısrarla “Seçim 2023’te” vurgulamalarına rağmen, İYİ Parti başta olmak üzere, irili ufaklı partiler soluğu halkın arasında aldı. Sayın Ali Babacan ve Sayın Ahmet Davutoğlu kendilerine destek veren TV’lerde sık sık boy gösteriyor. CHP’den ayrılarak Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce, Nasrettin Hoca’nın “eski ayları kırpıp kırpıp yıldız yaparlar” sözü misali eskileri yanına alarak milletin huzuruna gidiyor. Buna şimdi de Cumhur İttifakı’ndan MHP de eklendi. Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin talimatı ile “Adım Adım 2023, İl İl Anadolu” temasıyla yurt sathına yayılan MHP’liler, muhtarlarla buluşuyor, esnaf temsilcilerine gidiyor. İzmir’de basın mensuplarını da unutmayıp bir araya geldiler. Ancak benim de katıldığım toplantıda, Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya’nın “Biz AK Parti ile müttefikiz, ortak değiliz” açıklaması yapması bana biraz tuhaf geldi doğrusu.