Çocuklar, bizim çocuklarımız. Ülkemin geleceği çocuklarımız. “

Çocuklar, bizim çocuklarımız. Ülkemin geleceği çocuklarımız.Geleceğin öğretmeni, doktoru, mühendisi, hatta Cumhurbaşkanı olacak” diye dilimizden düşürmediğimiz çocuklarımız. Yıl 1987. Van’da Güneş Gazetesi’nin Van temsilciliğini yapıyorum. Şu meşhur Bahçesaray. “Bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” diyoruz ya… Yılın 8 ayı yolları karla kaplı olduğu için insanlar açık ceza evinde gibi yaşardı. Bahçesaray ilçe olduğunda devlet protokolü, gazeteci arkadaşlarla 3 bin rakımlı Karabet geçidini, neredeyse 45 derecelik eğimli yollardan geçerek varırdık. Ha bu arada çetin yollardan geçtikten sonra vardığımız Bahçesaray’ın içi cennetten bir köşe. Şimdilerde Karabet kar tüneli yapılmış ama tipi ve çığ riski hala devam ediyor. Geçen yıl 4 ve 5 Şubat'ta bu yolda düşen çığlar nedeniyle 42 kişi hayatını kaybetmiş, çok kişide yaralanmıştı. Halkla iç içe yaşamayı hep önemsemişimdir. Halkla bire bir görüşmek, dertlerini dinlemek, yardımcı olmak benim yaşam felsefem. Biz Van’da donmamış portakalı zor bulurduk. Böyle bir coğrafyada çocuklar portakal yiyor mu acaba diye kafaya taktım. Halktan birine çocuklar portakal yiyor mu diye sordum. Güldü “Helikopter yumurtası mı?” diye sordu. Ve anlatmaya başladı. Askeri birliğe helikopterle kumanya taşınırmış. Bir kış günü helikopterdeki portakal kasası kırılıyor ve içinden bir portakal düşüyor. Bunu gören bir çocuk alıp kaçıyor. Diğer çocuklar peşinde. Çocuklara soruyorlar “Çocuğu niye kovalıyorsunuz?”. Biri “Helikopterin yumurtasını çaldı” demez mi. Biz öğrenemeyiz diye kolayı seçiyoruz. Leo Tolstoy bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrenmiş. Etrafımızdaki cahil kitlesini gördükçe, öğretmeyi de beceremiyoruz anlaşılan. Bilmediğimiz konunun cahili olduğumuzu kabullenmediğimiz sürece, bilenden de öğrenemeyiz. Bir toplumda bireyler neden öğrenme güçlüğü çeker? Bence yeterli eğitimi alamadıklarından. Öğretmenlik yıllarımda şunu söylerdim: Öğrenmeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır ama o öğretmeni yetiştirmek lazım. Öğrencisini çocuğu gibi gören elleri öpülesi öğretmenlerimiz var ki bu da umutlarımı korumaya yetiyor. Öğretmen öğrencilerine hep rol modeldir. Öğretmenler toplumu şekillendiren mimardır. Öğretmenlerine değer veren toplumlar ekonomi, insan hakları, insani ilişkilerde hep öndedir. İnsanlar ve insan ile eşya arasında mesafeler koydurup birbirinden uzaklaştıran Kovid 19 virüsü belası en çok çocuklarımızın gelişimini olumsuz etkiledi. Eve kapanmaların yarattığı psikolojik travmalar, yüz yüze eğitimden uzaklaşmaların etkilerini silmek belki de yıllar alacaktır. Eğitilmeyene öğretemezsiniz. Eğitime değil de öğretime odaklanmanın başarısızlığını hepimiz biliriz. Eğitim aile, okul ve sosyal çevre üçgeni ile gerçekleşir. Dünya çocukları pandemi sürecinde sadece aile çevresi ile ilişki içerisinde kaldı. Hatta dışarıda çalışan ebeveynler eve geldiklerinde bile çocukları ile arasına mesafeler koymakta. Zor, oldukça zor bir süreçten geçiyoruz. Geçen yazımda Milli Eğitim Bakanı’nın okulların 15 Şubat’ta açılabileceği söylemini bunun bakanın temennisi olarak gördüğümü yazmıştım. Nitekim pazartesi günü yapılan kabine toplantısında 15 Şubat’ta sadece köy okullarının açılacağı kararı verildi. O da mutasyon şartlarına bakılarak devam ettirilip ettirilmeyeceğine bakılacak. Bu pandeminin kısa sürede bitmesini en çok geleceğimiz olan çocuklarımızın normal yaşamlarına dönmesi için istiyorum. Çocuklarımız için hijyen, sosyal mesafe ve maske takmaya devam edelim. SONSÖZ: “Boynuma sarılma gülüm, benden sana geçer ölüm” N. Hikmet