Yaşanılan büyük deprem felaketi travmasını doğrudan yaşayanların dışında olayları televizyonlarımızdan, sosyal medyadan izleyip gönüllü olarak gerek sahada gerekse yaşadığımız yerden destek ve yardım...

Yaşanılan büyük deprem felaketi travmasını doğrudan yaşayanların dışında olayları televizyonlarımızdan, sosyal medyadan izleyip gönüllü olarak gerek sahada gerekse yaşadığımız yerden destek ve yardım etmeye çalışarak sürece katkı sağlamaya çalışan bizler, ikincil travmaya maruz kalıyoruz. Depremi bizzat yaşamış olmasak da deprem bölgesinden gelen gelişmeleri anında öğrenip izlemek yoğun duygusal tepkiler vermemize neden oluyor. Bu görüntüleri tekrar tekrar izleyerek, acı, üzüntü, çaresizlik, korku, hayal kırıklığı, utanç ve öfke gibi duygularımızın kabarmasına sebep oluyor kendimizi adeta birer depremzede gibi örselenmiş hissetmemize neden oluyoruz. Depremzedelerle yapılan bu aşırı özdeşim halinin ne kendimize nede depremzedelere en ufak bir faydası olmadığı gibi ileride kendimizi koruma adına başkalarının acısına kayıtsız kalıp duyarlılığımızı yitirme gerçeği ile de karşı karşıya kalabiliriz. Hepimiz çok üzgünüz, kendimizi çaresiz hissediyor, ruhumuzun derinliklerinde hayatta kaldığımız için suçlu hissediyoruz. Yaşadığımız acı ve bir şeyler yapamıyor olmanın verdiği çaresizlik duygusu bizi günlük yaşamımızın rutinlerinden uzaklaştırıp yaşam isteğimizin azalmasına, düzenli uyku ve beslenmeden uzaklaştırmasına neden olmaktadır. Çaresizlik, suçluluk, öfke ya da üzüntüye dair hissettiğimiz tüm duyguları şu an hissetmemiz çok normal ama dayanışmayı sürdürebilmek ve oradakilere destek olabilmek için devam edebilmemiz gerekiyor. Bu yüzden hissettiğiniz duygulara içinizde yer açın, mümkün olduğunca günlük rutinlerimize dönüp sorumluluklarımıza bağlı kalmaya çalışın. Televizyonu sürekli açık tutup deprem bölgesinden gelen haberlere kilitlenmeyi bırakıp ekran karşısında kalma sürecini kısıtlayalım. Unutmayın ki izlediğimiz her haber, sizi tekrar tekrar tetikleyip daha çok travmatize etmekte, sinir sistemimizi daha çok yıpratmaktadır. Beslenmenize, kişisel bakımınıza, uykunuza dikkat ederek günlük ihtiyaçlarınıza sahip çıkın. Duygusal olarak hayatta olduğunuz ve ihtiyaçlarınıza yer verdiğiniz için kendinizi suçlu hissetmeyin. Kendimize daha fazla şefkat göstermemiz gereken bu süreçte günlük ihtiyaçlarımızı karşılamanın bencil olmadığını, kendimize karşı sorumluluğumuz olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Depremin yarattığı ikincil travmanın etkisinin bedeninizde ve ruhunuzda hissettiğini etki ile bireysel olarak baş edemiyorsanız yakınlarınızdan destek isteyin, duygularımızı onlarla paylaşmaya çalışın. Hepinizin aynı hisler içinde olduğu bu süreçte ortak duygularda buluşmak, daha çok bir arada olup birbirimize destek vermenin önemini unutmayın. Eğer yardım alabilecek bir yakınınız yoksa mutlaka bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin. Suçluluk ve çaresizlik gibi duygularınızla baş edebilmeniz için yardım ya da destek faaliyetlerine elinizden geldiğince katılmaya çalışın. Bu büyük deprem felaketiyle de bir kez daha anladık ki hepimiz bir bütünün önemli birer parçasıyız ve yaralarımızı sarıp onarabilmemiz için hepimizin birbirine ihtiyacı var. Yoksa yaşadığımız bu kolektif travmayı  başka türlü aşabilmemiz mümkün değil.