27 Mayıs ve acımasız zalim hukuksuzluğunun üzerinden 62 yıl geçti. O gün susanlar, daha sonra başka hukuksuzluklara n...

27 Mayıs ve acımasız zalim hukuksuzluğunun üzerinden 62 yıl geçti. O gün susanlar, daha sonra başka hukuksuzluklara ne diyebilir. 1960 yılının 27 Mayıs günü saat sabahın 04’ü sokak kapımız çalındı. Kapıyı annem açtı kapıda iki jandarma; “Remzi ve Okan beyler evde mi?” diye sordular. Annem “Evdeler” dedi. Tam o sırada babam heyecanla bizi uyandırıyordu, “Okan, kalk oğlum uyan ihtilal oldu.” Hemen radyoya kulak verdik, kalın ve tok bir ses konuşuyordu; “ Bu gün 03.00 den itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kurulan Milli Birlik Komitesi’nce ülke yönetimine el konulmuştur” diyordu. Milli Birlik Komitesi’nde kimlerin bulunduğunu sayıyor, saat başında komitenin kararlarının okunacağını söylüyordu. Milli Birlik Komitesi kararlarının Anayasa maddesi gibi kanun olduğunu, halkın bu kararların aksine davranmaması gerektiğini, iktidar mensuplarının tutuklanmalarının, devam ettiğini, TBMM’nin feshedildiğini, halkın nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatıyordu. İstiklal Savaşı’nın, Galip Hocası Cumhurbaşkanı Sayın Celal Bayar ve Başvekil Adnan Menderes’in tutuklandığı hükümet ve DP mensuplarının Yassıada’ya götürülmelerine devam edildiğini, radyodan yayınlıyorlardı. “Yollarda üç kişi bir arada durmak, sabık iktidarı ve mensuplarını, methetmek, yasak saatlerde gezmek, gece gündüz belirtilen saatler dışında sokağa çıkmak, belirli saatler dışında içkili yerleri açmak, izin almadan iki kişiden fazla kişi kırsalda su başlarında içki içip. birlikte yemekli toplantı yapmayacak. Yasaklara uymayanlar tutuklanacaktır” deniyor. Ve yasaklar saat başı yayınlanıyordu. İHBAR FURYASI Bir çirkin dönem ihbar furyası esiyordu. DP İlçe Başkanı tutuklanmıştı ama on gün sonra Albay kardeşi Bayındır’a gelmiş ağabeyini kurtarmıştı. Her gün şehir kulübünün altında bazı aklı evveller karşı ihtilal nasıl yaparız toplantıları yapıyordu. Parti kuruluşları başladığında Adalet Partisi birden patladı. Tekrar ihtilal dönemine dönelim. 14-15 yaşlarında 4 arkadaş hükümet konağının girişine, “Yaşasın Menderes” yazdılar. Bir sebebi yoktu yazıldı işte. Bu yazı nedeni ile ilçenin yarısı dayak yedi. Mübalağa değil ilçenin yarısı tek sıra karakola götürüldü dayak atıldı. Yazanlar bulunmadı çünkü babaları çocuklarını evden çıkmasını önlüyordu. DP’lilerde karşı atak yapıyorlardı. Ben gece geziyor evlere Menderes’in yaşadığını İsviçre’de bir parkta görüldüğünü yayıyordum. Nalbant Cevdet Kota Sabri(Boşnak) İsmet Paşa’nın asker kaçağı olduğunu heykelinin ise yüzünün Rusya’ya dönük olduğunu söylüyordu. Çaresizlik, dayak, ikide bir hapis, yalan, iftira, bezdirmişti. O zamanda, şimdide benzerleri olduğu gibi, şikayet edilenler, şikayetçi DP’liler için bunlar yalan ve iftira atıyorlar dediklerinde, savcılık DP’lilerin şikayetleri umursamıyordu. DP’lilerin şikayetleri genelde Kaymakamlık veya belediye konusunda oluyordu. Şikayet edenler içinde itibar sahibi olanlar varken acaba konu doğru mu diye savcılık incelemiyor takipsizliklere devam ediliyordu. Hukuksuzluklara az değindik. Hiç suçu olmadan üç devlet adamı asıldı. Hem de Yüksek Adalet Divanı “Sizi burada tutan kuvvet böyle istiyor” diyerek idam kararını verdi. 1960 ihtilali ile Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan için verilen karar idam olmuştu. Sonra 1971, 1980 ile devam etmiştir. Birileri ortaya atılıp kardeşim şimdi fark ne talan edilmeyen ne var yalan iftira kol geziyor mu.?? Gezmiyor mu.? diyebilir.Hukuk şimdi nasıl işliyor?’ diye sorulabilir. Böyle bir soru olursa hukukçularda şikayetçi ehil ise şikayet edilenin efendim bana iftira atılıyor demesine takılmayıp konulara eğilip bakmalılar ki devleti töhmet altında kalmaktan kurtarsınlar. Ne dersiniz. Allah ihtilaller göstermesin.