Bir hedefe yürürken iki tür engel(leyici) ile karşılaşırız: Dış engel

Bir hedefe yürürken iki tür engel(leyici) ile karşılaşırız: Dış engel (leyici)ler ve iç engel(leyici)ler. Öğrenilmiş çaresizliğin önemli en sebeplerinden biri “iç engeller”imizdir. Köpekbalığı deneyinde cam köpekbalığı için ‘dış engel’; “Ben ne yaparsam yapayım o küçük balığı yiyemem” inancı ise ‘iç engel’dir. Engellerin yapısıyla ilgili üç noktayı bilmek önemlidir. Dış engelleri aşmak için önce iç engelleri aşmak gerekir. Fiziksel engelleri aşabilmek için önce zihinsel engelleri aşmak gerekir. İç bariyerlerini aşamayanlar, dış engelleri aşmayı denemez bile, deneseler de aşamaz. Çünkü kişi kendi ‘iç engel’inde tutuklu kalmıştır. İç engelleri aşmak dış engelleri aşmaktan daha zordur çünkü iç engellerimizi göremeyiz. Deneylerdeki hayvanlar bir dış engel olan camı göremezler. Ancak insanlar dış engellerini çok iyi görebildikleri halde iç engellerini genellikle göremezler. İnsanların dış engellerin üzerinden aşmasını engelleyen iç engelleridir ama iç engellerini göremedikleri için dış engelleri suçlarlar. Daha çok dışa dönük yaşadığımız için, dış engelleri daha çok görürüz. İç engel”leri zihninizden kaldırın İç engellerimiz sadece ‘ben yapamam’ inancından ibaret değildir. Düz mantıkla düşünme alışkanlığı da çeşitli şekillerde bizi çözümsüz yollara düşürür. Akıl yürütme biçimimizdeki körlükleri görmek için körlerle konuşmak çok yararlıdır! Gözleri görmeyen şarkıcı Metin Şentürk'e bir sohbette sorarlar: “Anadolu'ya konserlere gittiğinizde otel odalarındaki elektrik düğmelerinin yerini nasıl buluyorsun? Öyle garip yerlere koyuyorlar ki, ben gördüğüm halde bulamıyorum.” Metin Şentürk şöyle cevap verir: “Ben ışıkları yakmıyorum ki! Bir kör niye ışık yaksın?” Görme engelli Metin Şentürk bu engeliyle yaşamayı öğrenmiş, engeli ile ilgili şakalar yapabilecek kadar hayatla barışık, kendisiyle barışık yaşayabilmektedir. Eğer görme engelini “iç engel” haline getirseydi Şentürk’ün hayatındaki başarılara ulaşması pek mümkün olmazdı. Çevremizdeki dış engeller, dünyanın her gün yeniden kurulması ve hızlı değişim nedeniyle kendiliğinden ortadan kalkabilir ama iç engellerimiz (yapamam inancımız) ancak bizim rızamız ve çabamızla beynimizden silinebilir. İç dünyanızda kontrol sizde olduğundan bilinçli ya da bilinçsiz izniniz olmadan büyük değişiklikler olmaz. Kısacası sınırlayıcı iç gerçeklerimiz (inançlar), sınırlayıcı dış gerçeklerden (fiziksel koşullar) daha çok etkiler bizi. Aşılamayan sınırları çoğu kez şartlar değil, akıl koyar. Örnekler bize “engellenmişlik” hissinin gücünü gösteriyor. Hedefine ulaşması dışarıdan engellenen canlıların, kendi içlerinde inşa ettikleri 'iç engellerle' nasıl da kendilerini dış engelleri aşamaz hale getirdiklerini anlatıyor. Sizi engelleyen 'dış güçlerle' uğraşmayı bir süreliğine bırakıp “içinizdeki engeli” tanımaya ne dersiniz? Korkunun kendisi daha fazla zarar verir Öğrenilmiş çaresizlik, öğrenme ile korku arasındaki ilişkiyi de açıklar. Öğrenilmiş çaresizlik başarısızlığa uğrama korkusu nedeniyle hareketsiz kalma durumudur. Öğrenilmiş çaresizlik içinde yaşayan kişilerde yoğun bir başarısızlık beklentisi görülmektedir. İnsan niçin denemekten korkar? Kaybetmekten korktuğu için! İnsanlar kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için konuşmaktan korkuyor, reddedilmekten ürktüğü için duygularını açıklamaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için unutulmaktan korkuyor. Ve ölmekten korkuyor, hayatını dolu dolu yaşamadığı için. Sağlıcakla kalın…