İçimizde yarattığımız şatolar bölümüne hoş geldiniz! Bu hafta sizlere danışanlarımla birlikte düşündüğümüz ve türlü türlü yerlere çıktığımız bir soruyu getireceğim. Bu soru hayal gücünüzü kullanarak...

İçimizde yarattığımız şatolar bölümüne hoş geldiniz! Bu hafta sizlere danışanlarımla birlikte düşündüğümüz ve türlü türlü yerlere çıktığımız bir soruyu getireceğim. Bu soru hayal gücünüzü kullanarak bir şeyler tasarlamanızı içeriyor. Hazır olun! Diyelim ki, kendinizi en iyi yansıtacak, baktığınız zaman bütün kişiliğinizi anlayabileceğimiz, hatta eksik olarak gördüğünüz yanlarınızı, en güçlü özelliklerinizi, hayallerinizi barındıracak bir ev tasarlasaydınız, bu nasıl olurdu? Hepimizin içinde, yani içinde derken zihninde bir yerlerde arada durmak, soluklanmak için kaçması gereken bir yapı olması gerekseydi, bu yapıyı nasıl tasarlardınız? Yalnız öyle hop diye prefabrik bir yapı oturtmak yok dostlar, üzerine biraz düşünmenizi isteyeceğim. Genellikle bu tarz şeyleri düşünürken önce büyüklüğünden başlarız değil mi. Kimileri daha küçük bir ev kondurur içinde kimileri kocaman bir şato. Bazılarımız büyük olanın içinde kaybolmayı keyif verici bulmayabilir, güvenli taş duvarlar daha huzur verebilir. Kimilerimiz her gün duvarların içine sıkışmış olabilir, daha doğal, ahşap gibi yapıları tercih edebilir. Kim bilir, belki doğayla daha iç içe olmak istersiniz, sarmaşıklarla örülü bir evi tercih edersiniz! Bazılarımızın duvarları yaralı olur, geçmiş deneyimleriniz yansıyordur belki oralara. Böyle konuşurken tamir edilmesi gereken, yıkılmış ve dökülmüş evler tasarlayan birçok kişi oluyor. Kendi acı anlarımız, travmalarımız evlerimizin duvarlarında can buluyor. Bazen anıları içeren fotoğraflar asılıyor duvarlara. Hadi beni de götür oraya dediğimde resimler tarif ediliyor, bende o anın bir parçasıymışım gibi hissediyorum. Artık o anılar, kişiler fotoğraflarda yaşıyor. Evler nasıl çizilirse çizilsin, dikkat etmek istediğimiz bir nokta var. Tabi ki yarattığımız evler birbirine benzeyebilir, sonuçta bir eve dair algılarımız ortak, ancak yaşadıklarımız ve benliğimiz apayrı. Örneğin bir başkasının evini alıp kendi içinize koyabilir miydiniz? Hadi koydunuz diyelim, gerçekten rahat eder miydiniz? Kurduğunuz bu yapı size ait değil ki, yaşanmışlıkları farklı, havası farklı, acıları bambaşka, yani o ev çok farklı bir düzenden geçerek oralara gelmiş. Bu durum aynı bir başka kişinin bakış açısını hiç sorgulamadan kabul etmeye, uymaya, öyleymiş gibi davranmaya benzemiyor mu? Hepimizin olayları algılayış ve yaşayış şekli birbirinden farklı. Aynı noktalarda buluşsak bile bir başkasının değerleri o kişinin birçok özelliğinden ve yaşanmışlığından etkilenerek oraya gelmekte. Biricik oluyor olmamız da buralardan kaynaklanıyor. Sözün kısası sizlerde yaptığınız evlere detaylıca bakabilir, hangi parçaları sizin ve hangileri değil karar verebilirsiniz. Sonra elinizde güvenli, huzurlu, ya da biraz uğraşınca öyle olabilecek bir ev kalabilir. Keyifli tasarlamalar dilerim…