Geçtiğimiz hafta boyu yine orman yangınlarıyla uğraştık. Turizmimizin başkenti Marmaris bir kez daha karalar bağladı. Yüreklerimiz bir kez daha dağla...

Geçtiğimiz hafta boyu yine orman yangınlarıyla uğraştık. Turizmimizin başkenti Marmaris bir kez daha karalar bağladı. Yüreklerimiz bir kez daha dağlandı. Devletimiz, uçağı, helikopteri, işçisi ve söndürme araçlarıyla yine canla başla çalıştı. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, bir hafta boyunca yangın bölgesinden ayrılmadılar. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yanan alanları havadan incelerken, Ana Muhalefet Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bölgeye giderek hem incelemelerde bulundu hem de ses getiren açıklamalar yaptı. Uçak ve helikopterler canla başla havadan müdahale halinde iken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Gece görüşü olan uçak ve helikopter neden yok?” diye sorgular konuşması sırasında, yanındaki kurmaylarının uçak ve helikopterleri seyretmesi sosyal medyada “trend topik” olması en ilginç sahnelerden biriydi. Evet, sahi gece görüşü olan hava araçlarımız neden yok? Bendeniz hasbelkader, 1986-1989 yılları arasında İzmir Orman Bölge Müdürlüğü bünyesinde basın danışmanlığı görevinde bulundum. O yıllarda yangınlara havadan müdahale yeni yeni gelişiyordu. Dromader (Deve) adı verilen, şeklinden dolayı da deveye benzeyen eski ilaçlama uçakları, su atar vaziyete getirilerek kullanılmaktaydı. Birçok orman yangınına müdahale çalışmalarını izlemek için katıldım. Yüzlerce işçinin, orman muhafaza memurunun, orman şefinin, bölge ve işletme müdür ve müdür yardımcılarının kan ter içinde nasıl da canhıraş çalıştıklarına bizzat şahit oldum. Yangının başlangıcından söndürülmesine kadar geçen süre tam bir savaştır. Göz gözü görmez. Herkes can derdindedir. Cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han, “Ormanlarımdan bir dal kesenin, başının keserim” diyerekten, ormanların kıymetini bizlere yüzyıllar öncesinden anlatmıştır. Bugün yaşadıklarımıza şöyle bir kafa yorar isek, insanın aklını kaybedesi geliyor. Bir meczup çıkıyor, “Aileme kızdım, ormanı ateşe verdim” diyebiliyor. Bu savunmaya kargalar bile güler, Sayın okurlarım. Ne oldu tutuklandı ve cezaevine atıldı. Burada bir müddet yattıktan sonra belli ki salıverilecek. Varile gencecik kızı koyup yakan zihniyete bile toplumun vicdanına sığmayan ceza verildikten sonra, yanan binlerce hektar ormanın sözü mü olur, değil mi? Daha geçtiğimiz yıl yine Marmaris’te yanan alanların denize nazır kıyılarına “oteller inşa ediliyor” diye haberler çıkmadı mı? Sosyal medyada gazete ve TV’lerde yer alan bu haberler doğru dürüst yalanlanmadı bile. Aslında şimdi gidip o noktalara bir bakmak lazım. Kimbilir ne olumsuzluklar var. Geçtiğimiz hafta yüreğimizi yakan yangınlardan sonra benzer girişimlerin olmayacağını kim inkar edebilir? Buna kesinlikle izin verilmemelidir. Zaten yürürlükteki Orman Kanunu, yanan orman alanlarının tekrar ağaçlandırılmasını emreder. Emreder ama, denetim yapılıyor mu, meçhul? Şimdi tüm çabalar ortada iken ve kanunlarımız ormanlarımızı korurken, bazı kendini bilmezlerin, bu çabaları görmezden gelerek, diledikleri gibi at oynatmalarına izin mi vereceğiz? Fatih’in o sözlerini bir kez daha hatırlayalım. Ve gerekirse, orman yakmanın cezasını bir kez daha gözden geçirelim. İdam bile olsa…