Binsekizyüzlü yılların sonlarıydı.

Binsekizyüzlü yılların sonlarıydı. Aynı şehirde; bir yangının orta yerine doğdular. Türk devleti kan kaybediyor. Yüzlerce yıldır vatan denilen topraklar bir bir düşüyordu. Bağımsızlık ve mücadele galiba kaderine daha doğarken yazılmıştı. Aynı dar sokaklarda oynadılar. Aynı fırından ekmek aldılar. 7 yıl arayla da olsa aynı sıralara oturdular. Şemsi Efendi” mektebinde öğretmenleri bile neredeyse aynıydı. Aynı denizin tuzunu kokladılar. Vatan sevdasına aynı sahilde düştüler. Her acı haberde aynı köpüklü dalgalara dalıp gittiler. Biri sarışın, diğeri esmerdi. Tanışmışlar mıydı ? Bilen yok. Biri asker oldu. Cepheden cepheye koştu. Öteki Pariste Teşkilat-ı Mahsusaya katıldı. Andları vardı. Silah, bayrak, bir de vatan üstüne. Ondokuz Mayıs Dokuzyüz Ondokuz. Saat dokuz. Ne Trablusgarp, ne Yemen, Ne Hicaz. Yanan bu kez vatanın bağrı. İzmir kaynıyor. Ünlü Evzon Alayının mağrur askerleri bir bir karaya çıkıyor. Kordon Boyu mavi beyaz. Bando vuruyor, Yunan askerinin mavi beyaz yaldızlı üniformaları parlıyor İzmir güneşi altında. Rum kızlarının sevinç çığlıkları. Uçuşan çiçekler. Papazların duaları.. Ve Palikarya şamataları. İskelenin önünde kara yağız bir Selanikli Aklında hukuk-u beşer üstüne edilen o koca laflar Hürriyet, müsavat, uhviyet.. Sen başla bitiren olur elbet. Sonrası silah sesleri, barut kokusu. Kaçışan insanlar.. Önce sancaktar düştü yere. Sonra yanındaki. Sonra öteki.. Son mermiye kadar durmadı revolver. Gerisi bir vatan türküsü Yunan süngüleriyle şehit oldu Selanikli Osman Nevres Nam-ı diğer Hasan Tahsin. Acı haber akşam saatlerinde vardı İstanbula O geceyi ayakta geçirdi Sarışın Selanikli. 31 yaşındaki o kara yağız delikanlı ile tanışmışlar mıydı ? Bilen yok. Onatlı Mayıs Dokuzyüz Ondokuz. Hasan Tahsin şehit olduktan 24 saat sonra. Bandırma Vapuru ağır ağır demir aldı boğazın serin sularından. İlk durak Samsundu. Erzurum, Amasya, Sivas derken TBMM, Ankarada toplandı. Hakkında idam fermanları düzenlendi. Suikast girişimlerinde bulunuldu. Dönmedi sözünden. Ya İstiklal Ya Ölüm” Yanmıştı bir kere bağımsızlığın ateşi. Evlerinin bodrum katlarında kovan doldurdu yaşlılar.. Geceleri kundakta bebekleri ile bomba taşıdı kadınlar.. Ayaz kış şafaklarında şifreler uçtu bir karargahtan ötekine.. Minik çocukların boyunlarında. İnönüde.. Sakaryada.. Dumlupınarda.. Mehmetçik fırtına olup çöktü düşmanın üstüne. Anadoluyu yakıp yıkan. Bin yıllık Türk yurduna göz diken. Yunan’ın o mağrur askerleri. Bir dokuz eylül sabahı döndü İzmir’e. Artık parlamıyordu yaldızlı elbiseleri. Hepsi yorgun, perişan, bitkindi. Can korkusuyla doluştular gemilere. Arkalarına bile bakmak geçmedi içlerinden. Ay yıldızlı sancaklar salınıyordu Kordon Boyu’nda Süvarilerin nal sesleri yankılandı Konak Meydanı’nda Selanikli Hasan Tahsinin ilk kurşunu atarak başlattığı İstiklal Savaşı’nı bir başka Selanikli Mustafa Kemal zaferle taçlandırdı. Hem de aynı kentte, aynı meydanda. Tanışmışlar mıydı ? Bilen yok.