Küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak Türkiye, çölleşme, artan hidrometeorolojik afetler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi sorunlarla başa çıkmak zorunda. Bu afetler, neden oldukları can k...

Küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak Türkiye, çölleşme, artan hidrometeorolojik afetler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi sorunlarla başa çıkmak zorunda. Bu afetler, neden oldukları can kayıplarının yanında, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıpları da beraberinde getiriyor Birleşmiş Milletler (BM) tarafından doğal afetler; toplumun sosyoekonomik ve sosyokültürel faaliyetlerini önemli ölçüde aksatan, can ve mal kayıplarına neden olan “yerel imkanlar ile baş edilemeyen” doğa olayları olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre biyolojik, jeolojik, hidrolojik, meteorolojik ve iklimsel karakterli yıkıcı olaylar doğa ile ilişkili, yani birer “doğal” afettir. Dünya birçok doğal afet riski altında kalmakta, deprem ve volkanik patlamalar dışında kalan afet türleri meteorolojik afet olarak tanımlanmaktadır. Ekosistemleri bir bütün olarak ele aldığımızda, yaşadığımız doğal afetlerin de birbirleriyle etkileşim içinde olduğunu ve birbirini tetiklediğini görmekteyiz. Meteorolojik karakterli afetleri diğerlerinden ayıran en önemli özellik, yapılacak izleme veya önceden tahmin çalışmaları ile önlenebilmesi veya erken uyarılarla oluşabilecek hasarların en aza indirilebilmesine olanak sağlamasıdır. Dünyada son yıllarda, başta fırtına, tayfun ve tropikal siklon afetleri olmak üzere iklim değişikliğinin de etkisiyle, meteorolojik, iklimsel ve hidrolojik afetlerin oluş sayılarında ve yarattığı hasarlarda artışlar yaşanmaktadır. İklim değişikliğinden zarar görebilirlik, bir topluluk ya da sistemin fiziki coğrafyaya ilişkin ekolojik ya da sosyoekonomik iklim değişikliği geriliminden ve baskısından etkilenmesidir. İklim değişikliğine uyum ise genel olarak, iklim değişikliğinin zararlı etkilerini azaltmak ve olası yararlı fırsatları değerlendirmek amacıyla beklenen iklim değişikliğine ve iklimsel değişkenliğine karşı hazır olmak içi açabilirken, dünyanın bazı bölgelerinde değişenn önceden yapılan uyarlama düzenlemelerini kapsar. İklim değişikliği bazı bölgelerde daha düşük kayıplara yol tehlike kalıpları ve iklim değişikliğinden kaynaklanan yüksek kırılganlık seviyelerinin genel kayıpları daha da artırması beklenmektedir. İklim değişikliği, afet risklerinin altında yatan nedenlerden biridir. Deniz seviyesinin yükselmesi, artan sıcaklıklar, okyanus asitlenmesi, buzulların geri çekilmesi, tuzlanma, toprak ve orman bozulması, biyolojik çeşitlilik kaybı, çölleşme ve aşırı hava olayları gibi durumları etkilemektedir. Birleşmiş Miletler tarafından hazırlanan “Sendai Afet Risklerinin Azaltılması Çerçeve Belgesi”nde (2015-2030) belirtildiği üzere; 2005-2015 yılları arasında dünya genelinde meydana gelen afetler nedeniyle, 700.000’den fazla insan hayatını kaybetmiş, 1.4 milyondan fazlası yaralanmış ve yaklaşık 23 milyon insan evsiz kalmıştır. Genel olarak 1.5 milyar insan meydana gelen bu afetlerden etkilenmiştir. Kadınlar, çocuklar ve dezavantajlı gruplar daha fazla zarar görmüştür. Toplam ekonomik kayıp 1.3 trilyondan fazla olmuştur. Ayrıca, 2008-2012 yılları arasında, 144 milyon insan afetlerden dolayı yaşadıkları yerlerden göç etmek durumunda kalmıştır. Özellikle iklim değişikliğinden dolayı daha da kötüleşen, sıklığı ve şiddeti artan afetler sonucu; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında oluşan gelir uçurumu giderek artmış ve ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmaları da önemli ölçüde sekteye uğramıştır. İklimin değiştiği açık olsa da tam olarak nasıl ve ne kadar değişeceği konusunda halen belirsizlikler vardır. İklim bileşenlerinde yaşanacak değişiklikler, atmosferdeki sera gazı seviyesine ve küresel/yerel ortalama yüzey sıcaklıklarının sera gazlarındaki artışa verdiği cevaba bağlıdır. Belirsizlik durumunu ele almanın bir yolu da iklim değişikliği bileşenlerindeki olası değişiklikleri tanımlamak için, iklim değişikliği senaryolarını ve projeksiyon modellerini kullanmak, tehlike ve risk değerlendirmelerinde farklı iklim değişikliği senaryoları için risk seviyelerini belirlemektir. Küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak Türkiye, çölleşme, artan hidrometeorolojik afetler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi sorunlarla başa çıkmak zorundadır. Uzun yıllar değerlendirmesi genel anlamda söz konusu olduğunda, Türkiye’de en sık yaşanan doğal afetlerin deprem, fırtına, sel, kuraklık ve orman yangını olduğu görülmektedir. Bu afetler, neden oldukları can kayıplarının yanında, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıpları da beraberinde getirmekte ve her yıl Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yüzde 3’ü oranında doğrudan ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Dünya genelinde afet risklerinin azaltılmasını desteklemek için mali analizler geliştirmek, afet risklerinin azaltılması programlarını destekleyen uygun bütçeleri belirleme ihtiyacıyla daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Bu tür programlar genellikle, her biri farklı bir kuruluş veya bakanlığın yetki ve sorumluluk alanının içinde kalan ve aralarında farklı seviyelerde eşgüdüm bulunan ulusal stratejiler içerisinde yer almaktadır. İklim değişikliği karşısında alınacak önleyici tedbirler kısa vadede hemen etkisini göstermese bile, bu konuda yapılacak yatırımların gelecek 10-20 yıl içerisinde etkili olması beklenmektedir. Günümüzde giderek tüm dünyanın gündemini oluşturan iklim değişikliği olgusu ve sonuçlarının nasıl birer afete dönüştüğü bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmuştur. Çalışma kapsamında iklim değişikliğinin neden olduğu afetlerin sonuçları ile ilgili olarak gerek dünya genelinde gerekse Türkiye özelinde değerlendirmeler yapılmıştır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak etkileri giderek artan hidrometeorolojik ve klimatolojik doğal afetler genel anlamda ele alınarak açıklanmış, deprem ve diğer afetlere ait detay bilgiler kapsam dışında tutulmuştur. Ancak son dönemde deprem ve diğer jeolojik kaynaklı afetlerle iklim değişikliği arasındaki bağlantıları ortaya koyan çalışmaların giderek arttığını belirtmek yerinde olacaktır. Doğal afetlerle ilgili tanımlar : Afet planlaması (ing. disaster planning), ana hatlarıyla hazırlık, önleme ve risk azaltma, afete müdahale ve iyileştirme planları adları altında afet öncesinde hazırlanması gereken planlama çalışmalarının tümüdür. Afet politikası (ing. disaster policy): “Ülkeyi yöneten siyasi iradenin, afet risk ve zararla nasıl bir yol izleneceğini; merkezi ve yerelin azaltılması konusundaki misyon (görev) ve vizyonunun ne olduğunu; hangi önlemleri almak için düzeylerde nasıl örgütlenileceğini; önceliklerinin neler olduğunu ve hangi kaynakların kullanacağını gösteren ve ulusal nitelikteki planların temelini oluşturan kısa, orta ve uzun vadeli faaliyetlerin tümü” olarak tanımlanmıştır. Acil durum planı: “Toplum veya çevreyi etkili ve uygun şekilde müdahale edilebilmesi içintehdit edebilecek potansiyel olay ve ortaya çıkan durumları analiz eden, bu tür olay ve durumlara zamanında, gereken düzenlemeleri olaylar gerçekleşmeden oluşturan bir yönetim süreci”dir. Afet (ing. disaster): “Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun baş etme kapasitesinin yeterli olmadığı doğa, teknoloji veya insan kaynaklı olaylar” dır. Risk: “Bir olayın (tehlikenin) sonuçları ve meydana gelme olasılığının birleşimi”dir. Risk belirleme; “risk tespit etme, risk analizi ve risk değerlendirmesini kapsayan genel süreç”tir. Risk analizi: “Riskin doğasını anlama ve risk düzeyini belirleme süreci”dir. Risk değerlendirmesi ise “risk kriterleri ile risk analizi sonuçlarının karşılaştırılarak bir riskin ve/veya büyüklüğünün, kabul ve tolere edilebilir olup olmadığını belirleme işlemi”dir. İklim değişikliğinin neden olduğu doğal afetler: Deprem gibi jeolojik kaynaklı afetler kapsam dışında tutulsa bile; iklim değişikliğinin deprem gibi jeolojik kaynaklı afet türleri üzerinde de etkilerinin olup olmadığı, araştırmacıların son dönemdeki ilgi alanını oluşturmaktadır. Araştırmacılar, insan faaliyetlerinin iklim üzerinde zararlı etkilerinden ve kutuplarda büyük buz tabakalarını eriten sıcaklıkların artmasına neden olduğundan yola çıkarak, “atmosferdeki bu değişiklikler aynı zamanda volkanik patlamalar ve depremler gibi jeolojik kaynaklı afetleri tetikler mi?” sorusuna cevap aramaktadır. İklim değişikliğinin neden olduğu afetler ve afet risk yönetimi: İklim değişikliğine uyum ve afet riski yönetimi politikaları ve yatırımları kaynakların verimli ve tutarlı bir şekilde kullanılmasını sağlayan önlemlerden yararlanmak için tam olarak hazırlanmalıdır. Bu nedenle, ulusal afet riskini azaltmaya yönelik politikaların iklim değişikliğinin ilgili tehlikeler ve riskler üzerindeki etkilerini içermesi çok önemlidir. Ülkeler açısından iklimin değiştiği açık olsa da, tam olarak gelecekte nasıl ve ne kadar değişeceği konusunda belirsizlikler vardır. İklim bileşenlerinde gerçekleşmesi beklenen değişiklikler, atmosferdeki sera gazı seviyesine ve küresel-yerel ortalama yüzey sıcaklıklarının sera gazlarındaki artışa verdiği cevaba bağlıdır. Gelecekteki belirsizliği ele almanın bir yolu, iklim değişikliği bileşenlerinde gerçekleşecek olası değişiklikleri tanımlamak için iklim değişikliği senaryolarını ve projeksiyon modellerini kullanmak ve farklı iklim değişikliği senaryoları için risk seviyelerini belirlemektir. Türkiye’de iklim değişikliğinin neden olduğu afetlerin etkileri : Dünyada süregelen doğa olayları, insanların yaşamını önemli ölçüde etkilediğinde doğal afet veya doğa kaynaklı afet olarak nitelendirilmektedir. Doğal afet sonucunda can ve mal kayıplarının yanı sıra insanlar topraklarını terk etmek, göç etmek, daha güvenli yerlere gitmek zorunda kalır. Ülkemiz büyük bir coğrafyaya ve farklı iklim bölgelerine sahiptir. Bulunduğu coğrafi konum ve atmosfer koşullarından kaynaklı başta fırtına, seller, kuraklık, dolu ve kuvvetli kar olmak üzere meteorolojik ve hidrolojik afetler oldukça sık meydana gelmekte ve bu afetler önemli ölçüde can ve mal kaybına yol açmaktadır. SONUÇ OLARAK… Türkiye’de son dönemlerde hazırlanan ulusal-uluslararası birçok strateji ve politika belgesi ve raporda, iklim değişikliği ile mücadele çalışmaları söz konusu olmakta ve iklim değişikliğinin neden olduğu afet risklerinin azaltılması konularında öncelikler belirlenmiş durumdadır. Gerek merkezi yönetim gerekse yerel yönetimler tarafından iklim değişikliği öngörülerine dayalı potansiyel risk senaryolarının geliştirilmesi bu alanda yönlendirici olacaktır. Günümüzde Türkiye’ye gelen sığınmacı sayılarındaki milyonları aşan artışlar başta ekonomik açıdan olmak üzere Türkiye’nin birçok açıdan yeni politikalar üretmesine neden olmaktadır. İklim değişikliğinin neden olduğu afetlerin artışı ilerleyen süreçte bu göç dalgalarının her yönden giderek artmasına yol açacaktır. Özellikle “iklim mültecilerinin” hareketliliği, ülkemiz ile birlikte Bu anlamda çevresel değerleri, ekosistemleri, ekonomik kaynakları ve etkinlik alanlarını, tarihi ve kültürel değerleri, toplumu ve göçmenleri tehdit eden risk ve tehlikelerin bertaraf edilmesine yönelik çalışmaların katılımcı bir şekilde paydaşlarla birlikte yönetilmesi afet yönetiminde başarılı olmanın en önemli yoludur. Bireyden tüm topluma kadar değişen yaşam koşulları ile iklim değişikliği programları uyum mekanizmalarının geliştirilmesi yani iklim değişikliği faaliyetlerinin bir yaşam şekline dönüştürülmesi, çevre ve iklim dostu teknolojiler geliştirilmesi ve iklim değişikliğine karşı yeni mücadele yöntemlerinin benimsenmesi gerekmektedir. Yoksullukla mücadele programı, afetlere dirençli yapıların ve yaşam kalitesi yüksek, iklim değişikliğine karşı dirençli şehirlerin oluşturulması bu sürecin destekleyicisi olan en öncelikli çalışmalardandır. Kaynak : Prof. Dr. Aslı AKAY-Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı