Dünya birçok doğal afet riski altında kalmakta, deprem ve volkanik patlamalar dışında kalan afet türleri...

Dünya birçok doğal afet riski altında kalmakta, deprem ve volkanik patlamalar dışında kalan afet türleri meteorolojik afet olarak tanımlanmaktadır. Ekosistemleri bir bütün olarak ele aldığımızda,yaşadığımız doğal afetlerin de birbiriyle etkileşim içinde olduğu görülmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından doğal afetler; toplumun sosyo-kültürel faliyetlerini önemli ölçüde aksatan,can ve mal kayıplarına neden olan “yerel imkanlar ile başedilmeyen “ doğa olayları olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre biyolojik, jeolojik, hidrolojik, meteorolojik ve bilimsel karakterli yıkıcı olaylar doğa ile ilişkili yani birer “doğal”afettir. Dünya birçok doğal afet riski altında kalmakta, deprem ve volkanik patlamalar dışında kalan afet türleri meteorolojik afet olarak tanımlanmaktadır. Ekosistemleri bir bütün olarak ele aldığımızda,yaşadığımız doğal afetlerin de birbiriyle etkileşim içinde olduğu görülmektedir. İklim değişikliği, afet risklerinin altında yatan nedenlerden birisidir. Deniz seviyesinin yükselmesi, artan sıcaklıklar, okyanus asitlenmesi, buzulların geri çekilmesi, tuzlanma, toprak ve orman bozulması, biyolojik çeşitlilik kaybı ve aşırı hava olayları gibi durumları etkilemektedir. Dünya da genel olarak, 1.5 milyar insan meydana gelen bu afetlerden etkilenmiştir. Toplam ekonomik kayıp 1.3 trilyon dolardan fazla olmuştur. Küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak; Türkiye, çölleşme, artan hidro-meteorolojik afetler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi sorunlarla başa çıkmak zorundadır. Uzun yıllar değerlendirmesi genel anlamda söz konusu olduğunda, Türkiye’de en sık yaşanan doğal afetlerin sdeprem, fırtına, sel, kuraklık ve orman yangını olduğu görülmektedir. Bu afetler, getirmekte ve her yıl Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yüzde 3’ü oranında doğrudan ekonomik kayıplara yol açmaktadır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak etkileri giderek artan hidro-meteorolojik ve klimatolojik doğal afetler genel anlamda ele alınarak açıklanmış, deprem ve diğer afetlere ait detay bilgiler kapsam dışında tutulmuştur. Ancak son dönemde deprem ve diğer jeolojik kaynaklı afetlerle iklim değişikliği arasındaki bağlantıları ortaya koyan çalışmaların giderek arttığını belirtmek yerinde olacaktır. KURAKLIK AFETİ Kuraklık, ”yağışların kaydedilen normal düzeylerin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu hidrolojik dengenin ciddi şekilde bozulması nedeniyle arazi ve kaynak üretim sistemlerinin olumsuz olarak etkilenmesine yol açan doğal olaylardır”. Kuraklık gibi yavaş gelişen afetler, toplumları, küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkilemekte ve yaşanan kayıplar içerisinde oldukça yüksek bir düzeyi oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki afetlerden kaynaklanan ölüm oranı ve ekonomik kayıplar,gelişmiş olan ülkelere oranla çok daha yüksektir. Bu ülkeler mali açıdan ve sorumlulukların yerine getirilmesi bakımından beklenmeyen maliyet artışları ve güçlüklerle karşı karşıya kalmaktadır. Kuraklık aynı zamanda hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin çok üzerine çıkması ve yıllık yağış ortalamalarının ise mevsim normallerinin altına düşmesinin sebep olduğu doğa kaynaklı afete verilen isimdir. *Meteorolojik olarak: Yağışların mevsim ortalama değerlerin yüzde 80‘in altına indiği geçici dönemler * Hidrolojik olarak: Barajlar, göller, göletler ve yeraltı su seviyesinin uzun süreli yıllık ortalamalarının altına indiği geçici dönem *Tarımsal kullanımlar açısından: İnsan ve diğer canlıların ihtiyacı olan su ve nemin yeterli ölçüde bulunamadığı dönemlerdir. ÇÖLLEŞME AFETİ Çölleşme, “iklim değişikliği ve insanların karalar üzerine etkilerinin birleşiminden dolayı yayılan çöl bölgesi anlamına” gelmektedir. Çölleşmenin sonuçları uzun süreli kuraklığın büyümesine, atmosferik dolaşım örüntülerinde kalıcı değişikliklere ve kıtlığa neden olur (Ackerman & Knox, 2015). Çölleşme aynı zamanda, kurak, yarı kurak ve kurak alt nemli alanlarda iklim değişikliği ve insan faaliyetlerinin de dahil olduğu çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan arazi bozulumudur. Çölleşmenin sonuçları,uzun süreli kuraklığın büyümesine,atmosferik dolaşım örüntülerinde kalıcı değişikliklere ve kıtlığa neden olur. Çölleşme aynı zamanda,kurak, yarı kurak ve kurak altı nemli alanlar da iklim değişikliği ve insan faliyetlerinin de dahil olduğu çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan arazinin bozulmasıdır. Çölleşme ile yaşanan sorunlar,günümüzde başta çöl alanları olmak üzere kuraklık ve kıtlıkla birlikte artmaya başlamıştır. Örneğin; Sahra çölü’nün güney kısmında kurak saçaklar çölleşmeye karşı savunmasızdır. Yağışlar da azalınca bu bölgelerde kuraklık daha da artmıştır. TAŞKIN /SEL AFETİ Sel, suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek, genellikle kuru olan yüzeyleri kaplaması olayıdır. Günümüzde taşkın riskinin, arazi kullanım planması gibi olası önlemler ile yönetilmesi gerekirken, taşkın arazilerinde devam eden endüstriyel, ticari ve konut gelişimi, iklim değişikliği ile taşkınların sellere dönüşmesine neden olmuş, taşkınları çok dinamik bir risk haline getirmiştir. Taşkınlara yönelik önlemler, Japonya ve Hollanda gibi ülkelerde taşkın koruma alanında yapılan büyük yatırımlar ile kayıplar karşı koruma sağlamaktadır. Ancak buna karşın düşük gelirli ülkelerde taşkın riskine maruz kalan ülkelerde taşkın riskine maruz bölgeler, taşkın korumasına yatırım yapma kapasitesinin yetersizliğini yansıtmaktadır. Sel ve taşkın arasındaki temel farklılıklardan biri, taşkının küçük boyutlu asılı sediment taşıyan bir su baskını niteliğinde olmasıdır. Bu suların yatağına geri çekilmesiyle beraber toprağın, verimliliğini arttıran ince bir sediment tabakasıyla örtülü olduğu görülür. Günümüzde taşkın riskinin, arazi kullanım planlaması gibi olası önlemler ile yönetilmesi gerekirken, taşkın arazilerinde devam eden endüstriyel, ticari ve konut gelişimi, iklim değişikliği ile taşkınların sellere dönüşmesine neden olmuş,taşkınları çok dinamik bir risk haline getirmiştir. Taşkınlara yönelik önlemler, Japonya ve Hollanda gibi ülkelerde taşkın koruma alanında yapılan büyük yatırımlar ile kayıplara karşı koruma sağlamaktadır. FIRTINA AFETİ Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından en fazla rastlanan şiddetli meteorolojik olaylardan birisi olarak nitelendirilen fırtına, rüzgâr hızının 17,1 m/sn’den daha yüksek bir değere ulaşması durumu olarak tanımlanmaktadır. Dünyada son yıllarda başta fırtına-tayfun ve tropikal siklon afetleri olmak üzere iklim değişikliğinin de etkisiyle, meterolojik, iklimsel ve hidtolojik afetlerin oluşum sayılarında artışlar yaşanmaktadır. Şiddetli rüzgarlar beraberinde yağmur, dolu, kum gibi unsurları da beraberinde getirdiklerinden ötürü kar, kum ve toz fırtınaları oluşur. Güneybatıdan esen lodos rüzgarı, fırtınaya ve soba zehirlenmelerine yol açan bir rüzgardır. Dünyada son yıllarda başta fırtına-tayfun ve tropikal siklon afetleri olmak üzere iklim değişikliğinin de etkisiyle, meteorolojik, iklimsel ve hidrolojik afetlerin oluşum sayılarında artışlar yaşanmaktadır. Örneğin, 2017 yılında meydana gelen doğal afetler içerisinde Karayipler ve Kuzey Amerika’da meydana gelen İrma Kasırgası 128 can kaybı, ABD’de meydana gelen Harvey kasırgası 88 can kaybı, Karayipler’de Maria Kasırgası 27 can kaybı, Hato tayfunu Çin ve Vietnam’ı etkileyerek 22 can kaybı, Debbie Siklonu ise Avustralya’da 12 can kaybına neden olmuştur (MGM, 2018). YANGIN AFETİ Dünya üzerindeki birçok vejeteryan alanını etkileyen biokütle yangınları,bölgesel özelliği nedeniyle, bütün ülkeleri ilgilendiren afetlerin başında gelmektedir. Önemli yangın türü olan orman yangınları, her yıl dünya vejetasyonun ve orman lanının yaklaşık birkaç yüz milyon hektarlık alanını etkileyerek can ve mal kayıplarına ve müdahale masraflarına yol açmaktadır. Artan nüfus,ormanlar üzerinde baskıyı artırmakta ve ormanların hızlı yok olmasına yol açmaktadır. Birçok afet türünün meydan gelmesinin önemli bir sebebi, orman alanlarının azalması ve orman açmaları nedeniyle toprağın üzerindeki örtünün yok olmasıdır. Küresel orman alanı, nüfus artışına bağlı olarak hızla azalmaktadır. Ormanlık alanda yangın potansiyeli, o bölgenin iklim koşulları ile güçlü bir biçimde alakalıdır. SICAK-SOĞUK HAVA DALGALARI Sıcak ve/veya soğuk ısı dalgaları kapsamında meydana gelen doğal afetler don, kar fırtınası, tipi ve sıcak dalgası olarak ifade edilmektedir. Günlük maksimum sıcaklığın, peş peşe 5 gün boyunca uzun yıllar ortalamasındaki maksimum sıcaklığın 5°C üzerinde gerçekleşmesi haline Sıcak Hava Dalgası denilmektedir. Sıcak hava dalgalarının önemli bir sonucu da orman ve çalılık alanda çıkan yangınlardır. Sıcak hava dalgası nem ile birleştiğinde insan hayatı için ölümcül olmaktadır. Sıcak hava dalgası afetlerinin ülkemizdeki etkileri, Dünyada yaşanan sıcak hava dalgası afeti ortlamasının altında olmasına rağmen uzun süre bir bölgeyi etkisi altına aldığında tarımsal faaliyetlere önemli ölçü de zarar vermektedir. Ayrıca soğutma işlemlerinin harcadığı enerjinin maksimuma ulaşması sebebiyle,enerji sıkıntısının ortaya çıkması ile dolaylı sorunlara neden olmaktadır. Soğuk hava dalgası afet olarak değerlendirildiğinde, sıcak hava dalgalarına göre daha az ölümcül olmasına rağmen tarım, ticaret, sanayi ve sosyal hayatı olumsuz olarak etkilemektedir. Beraberinde kar ve donmayı getiren soğuk hava dalgası hayvanların, bitkilerin hatta insanların ölmesine sebep olmaktadır. Soğuk hava dalgasının, tarım üzerindeki olumsuz etkileri, yiyecek sıkıntısı ve hatta açlığı beraberinde getirmektedir. Sıcak-soğuk hava dalgaları, kış fırtınaları, don olayları ülkelerin tarımsal üretim desenlerine ve ekonomilerine önemli ölçüde zarar vermektedir. Sıcak hava dalgası nem ile birleştiğinde insan hayatı için ölümcül olmaktadır. Sıcak hava dalgası afetlerinin ülkemizdeki etkileri, dünyada yaşanan sıcak hava dalgası afeti ortalamasının altında olmasına rağmen uzun süre belirli bir bölgeyi etkisi altına aldığında tarımsal faaliyetlere önemli ölçüde zarar vermektedir. RİSK YÖNETİMİ İklim değişikliğinden zarar görebilirlik, geniş anlamıyla bir topluluk ya da sistemin fiziki coğrafyaya ilişkin ekolojik ya da sosyoekonomik olarak iklim değişikliği stresi, gerilimi ve baskısından etkilenmesidir. İklim değişikliğine uyum ise, genel olarak iklim değişikliğinin zararlı etkilerini azaltmak ve olası yararlı fırsatları değerlendirmek amacıyla, beklenen iklim değişikliğine ve iklimsel değişkenliğe karşı hazır olmak için önceden yapılan uyarlama düzenlemelerini kapsamaktadır. İklim değişikliğinin en önemli etkisinin doğal afet sayısında görülen artışlar olması, birçok çalışma tarafından ortaya konmuş bir gerçektir. İklim değişikliği, afet risklerinin altında yatan nedenlerden biridir ve deniz seviyesinin yükselmesi, artan sıcaklıklar, okyanus asitlenmesi, buzulların geri çekilmesi, tuzlanma, toprak ve orman bozulması, biyolojik çeşitlilik kaybı ve çölleşme ve aşırı hava olayları gibi yavaş başlangıçlı olayları etkilemektedir. Bu noktada taşkınlar, siklonlar veya aşırı sıcaklıklar da örnek olarak bahsedilebilir. Bazı afet riskleri, iklim bileşenlerinde (sıcaklık ve yağış) aşırı ve yüksek ekstremite büyüklüklerinin artması ve uyum için düşük kapasiteyle doğrudan ilişkilidir. Özellikle, iklim değişikliğine uyum ve afet riski yönetimi politikaları ve yatırımları kaynakların verimli ve tutarlı bir şekilde kullanılmasını sağlayan önlemlerden yararlanmak için tam olarak hazırlanmalıdır. Bu nedenle, ulusal afet riskini azaltmaya yönelik politikaların iklim değişikliğinin ilgili tehlikeler ve riskler üzerindeki etkilerini içermesi çok önemlidir (Kadıoğlu, 2012; Kadıoğlu, 2018). ALINACAK TEDBİRLER -İklim uyum politikaları geliştirmek, -İklim eylem ve risk planı yapmak ve uygulamak, -Fosil yakıt kullanmamak ve doğal kaynakları kullanmaktır. -Ağaç dikmek (Unutmıyalım ki çoğaldıkça zarar vermeyen tek canlı varlık ağaçtır.) KAYNAK : Hazırlayan: Prof. Dr. Aslı AKAY2019, Ankara