Yangınlar bir yandan daha dumanı sönmeden Batı Karadeniz’i yıkıp geçen sel felaketi bir yandan güzel ülkemin üzerinde...

Yangınlar bir yandan daha dumanı sönmeden Batı Karadeniz’i yıkıp geçen sel felaketi bir yandan güzel ülkemin üzerinden felaket bulutları eksik olmuyor. Milletvekilleri (Parti gözetmeksizin yazıyorum) yangın bölgelerindeki gezilerini bitirmeden sel bölgesine hareket etti. (Bu satırların yazıldığı saatlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da felaket bölgesine intikal ediyordu.) Milletvekilleri derken yanlış anlaşılmasın hepsinden bahsetmiyorum; lideri tarafından görevlendirilen ya da sorumluluk hissedenler vatandaşla irtibatta. Aşırı sorumluluk sahibi vekillerimiz ise tatillerinden henüz vazgeçmediler. O nedenle sürekli savunduğum ‘Partiler o bölgenin o kentin insanını milletvekili adayı göstermeli’ düşüncemin haklılığına bir kez daha inandım. Yaşadığı bölgenin sorunlarını bilen vekiller, felaketler karşısında eksiklerin tespiti ve giderilmesinde daha bilinçli hareket edebiliyor. Devlet kurumları ile eksiklikler doğrultusunda bağlantı kurabiliyor. İKLİM KRİZİ Gelelim esas konumuza: Bağıra bağıra gelen ve dünyayı önüne katan iklim değişiklikleri ve krizi hakkında ülke ve TBMM olarak ne yaptık, ne yapıyoruz? Kısa bir araştırma yapan okurlarım benim aşağıda kolaylıkla bulduğum verilere ulaşabilir. www.mmo.org.tr sitesinde hala bulunan ‘İklim Krizi ve Türkiye’ analizinde diyor ki “Çözüme giden yolu belirleyen politik enstrümanın Paris Anlaşması olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim. Bu anlaşmaya taraf ülkeler, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını ne kadar azaltacaklarını veya artışı ne kadar sınırlayacaklarını (katkılarını) beyan ediyorlar. Bu beyanları taahhüt kabul edebiliriz. Türkiye anlaşmaya imza atan 197 ülke arasında ancak Meclis’ten gerekli onayı alıp taraf olmadı. 197 ülke arasında anlaşmaya taraf olmayan 8 ülkeden biri Türkiye. Süreci tamamlamak için daha fazla finansal destek isteyen Türkiye’nin imza atarken verdiği beyan ya da taahhüdün yeterliliği ise tartışmalı. Türkiye, mutlak azaltım hedefi vermedi; onun yerine, hiçbir önlem alınmadığında 2030 yılında atmosfere bırakacağı emisyon miktarını biraz azaltmayı taahhüt etti. Yani sera gazı emisyonlarımı artıracağım ama yüzde 21 oranında daha az artıracağım dedi. 2010 yılında 430 milyon ton olan seragazı emisyonları Paris taahhüdü yerine getirilirse iki katına çıkacak ve 930 milyon tonu bulacak.”HAREKET ŞART’ Bu yazıdan da anlayacağınız üzere siyasetçilerimiz İklim Krizi gerçeğinin fersah fersah uzağında. Dünya ülkeleri tamam da esasında ülkemizin bir an önce harekete geçmesi şart. Ege’yi ve Güney bölgelerimizi kel tepelere çeviren yangından sonra doğal güzellikleri ile eşsiz Batı Karadeniz’i çamur deryasına çeviren doğal felaketleri yaşadık ve hala yaşıyoruz. EZCÜMLE: Yarın ki nesillere, çocuklarımıza kaos içinde yüzen, nefes alınamayan, ölümlerin pamuk ipliğine bağlı olduğu bir Dünya bırakmayalım. İlk okullardan başlayarak çevre ve doğa bilincini evlatlarımıza kazandıralım.