Küresel iklim değişikliğinin çok boyutlu ve kaotik etkilerini çok sayıda yazımızda inceledik. Konunun ehemmiyeti gün geçtikçe artmaktadır. 2023 yılı istatistiki veriler ile karşı...

Küresel iklim değişikliğinin çok boyutlu ve kaotik etkilerini çok sayıda yazımızda inceledik. Konunun ehemmiyeti gün geçtikçe artmaktadır. 2023 yılı istatistiki veriler ile karşılaştırıldığında son 30 yılın en kurak yıllarından biri olarak kaydedildi. Son 10 yıla oranla %40 yağış miktarında azalma görüldü. Tüm kış ayları iklim normlarının üstünde sıcak geçmesine karşın, Mayıs ayı beklenenden soğuk seyretmeye devam ediyor. Bu veriler analiz edildiğinde önümüze oldukça riskli denklemler çıkıyor. Bitki ve ağaç ekosisteminde susuzluk ve ısı ile birlikte, erken ve güçsüz yeşillenme, filizlenme, çiçeklenme saptanırken, ardından gelen soğuk ve kurak hava meyve ve sebzelerin olgunlaşma ve gelişimini doğrudan olumsuz etkilemeye devam etmekte. Bu meyve ağaçlarında yıpranmayı tetikliyor. Toprakta ekili dikili sebzelerin daha fazla sulanması, gübrelenme ve çapalanma gereklerini artırıp, maliyetleri artırıyor. Nadaslama gibi yöntemlerde, gereğinden fazla sulama yapan, zehirli petisit veya hormon ilaçları kullanan tarım alanları ile bilinçli davranmayan bölgeler açısından risk çok daha büyük. Nadas ne demek? Bir arazinin birkaç yılda bir dinlenmeye bırakılması veya araziye her yıl farklı ürün ekimi şeklinde uygulanan bu metot, mali kaygılar ve piyasa yönetiminin yetersizliği nedeniyle neredeyse artık hiç dikkate alınmıyor. Örneğin bir tarlaya sürekli olarak domates ekmek, toprağın aynı minerallerden fakirleştirilmesi anlamı taşır. Bir yıl hububat, diğer yıl bostan ekimi için kullanılan tarla dinlenmiş olur. Sürekli aynı mineraller yönünden fakirleşmez. Ancak bölgesel mikro klimanın el verdiği oranda bu tarz ürün değişikleri artık çok fazla itibar edilmeyen yöntemler haline dönmüştür. Tokat ilinde sadece domates yetiştirmeyi, domates toptan alım fiyatlarını, piyasasını takip eden ve domatesten başka hiçbir sebzeyi yetiştirmeyi öğrenmeyen çiftçi son yıllardaki üretimlerinde kalitenin ve tonajın düşüklüğünden dert yanmaktadır. Domatesler hasta, gelişmiyor, kurtlanıyor, tarlanın verimi her yıl azalıyor ifadelerini kullanmaktalar. Bildikleri belli başlı ürünlerin yetiştiriciliği ile sınırlı kalan bölgelerde aynı sorunlar açığa çıkmakta. Bu durumu tetikleyen iklim etkileri ise, artan ısı dengeleri ve iklimsel sıcaklık oranlarının yanı sıra, hızla azalan yağışlar. İklim sıkıntıları arasına polenlenme sorununu da ilave etmek gerekir. Faydalı uçkunların hızla azalması ve zararlı uçkunların artması yönünde başka bir tehdit büyüyor. Bu tehdit yanlış ve kötü ilaçlamayı, hatalı mücadele yöntemlerini de tetikliyor. Gıdalarımız çok yüksek oranda organik olmayan, kimyasallar veya hormonlarla geliştirilmeye çabalanıyor. Tarım ülkemiz açısından en önemli politikalardan biri olmalıdır. Ve elbet ki, iklim de tüm boyutları ile aynı derecede önem verilmesi, önlemler geliştirilmesi gereken konudur. Diğer bir başlık ise temel hayat kaynağımız olan su üzerine acilen politikalar üretmek mecburiyetimizdir. Çok sayıda baraj, gölet veya hidroelektrik santrali inşa etmek, bu konuda radikal bir çözümü ortaya koymaz. Son yıllarda yer altı su havzaları oluşturma üzerine ciddi çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Artan ısı değerleri ile açığa çıkan buharlaşma tehdidine karşı en önemli ve gerçekçi çalışmalardan biri budur. İklim, su ve gıda konularının hafife alınmayacağı tüm dünyada anlaşılmıştır. Tüm dünyada yükselen talep ve giderek tırmanan fiyatlar bu başlıkların ne denli büyük tehlike yarattığı bakımından, şaka değil, sadece tehlikeyi sinyal veren bir gösterge olarak kabul edilmelidir.