Hayvanlar üzerinde yapılan öğrenilmiş çaresizlik deneylerinin araştırmacılarda yeni sorular oluşturması üzerine laborat...

Hayvanlar üzerinde yapılan öğrenilmiş çaresizlik deneylerinin araştırmacılarda yeni sorular oluşturması üzerine laboratuvar ortamında, denek olarak insanları kullanarak yeni deneyler yapılmaya başlanmıştır. İnsanlar üzerine yapılan öğrenilmiş çaresizlik deneyleri, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle benzerlik taşımaktadır, şöyle ki bu deneylerde insanlar da aynen hayvanlar üzerine yapılan deneyler gibi, istemedikleri bir durumu davranışlarıyla engelleme konusunda başarısız olmuşlardır. Yani insanlar da karşılaşılan problem karşısında davranış-sonuç ilişkisinin olmadığını öğrenmişlerdir. İnsanlar üzerinde yapılan öğrenilmiş çaresizlik deneylerinin hayvanlar üzerinde yapılan deneylerden farkı ise hayvanlar üzerinde kullanılan elektrik şokunun insanlar üzerinde kullanılmaması durumudur. İnsanlar üzerine yapılan öğrenilmiş çaresizlik deneylerinde denekler, elektrik şokundan ziyade çözülmesi mümkün olmayan problemlerle karşı karşıya getirilmiştir. Daha sonra deneklerden söz konusu problemden kurtulmak adına davranışta bulunup bulunmamaya karar vermeleri istenmiş, deneklerin verecekleri karara göre (problemi kabullenmek veya problemi çözmeye yönelik davranışta bulunmak), çaresizliği öğrenip öğrenmedikleri tespit edilmiştir. İNSANLAR ÜZERİNE İLK DENEY İnsanlar üzerine yapılan bu çalışmaların sonucunda ise depresyon durumuna açıklama getiren öğrenilmiş çaresizlik modeli kabul görmüştür. Fakat yine de yapılan bu çalışmaların öğrenilmiş çaresizlik modelini ne kadar desteklediği tartışma konusu olmuştur. Seligman ve Maier’in 1967 yılında köpekler üzerine yaptıkları deneylerden dört yıl sonra, insanlar üzerinde yapılan ilk “Öğrenilmiş çaresizlik” deneylerinden biri Fosco ve Geer tarafından 1971 yılında yapılmıştır. Fosco ve Geer’in yaptığı bu deneyde denekler dört ayrı gruba ayrılmış: birinci gruptaki deneklere çözebilecekleri problemler, diğer gruptaki deneklere ise çözebilecekleri ve çözemeyecekleri problemler verilmiştir. Diğer gruptaki deneklere, deney kapsamında farklı şekilde çözemeyecekleri problemler verilmiştir. İkinci gruptaki deneklere üç, üçüncü gruptaki deneklere altı ve dördüncü gruptaki deneklere dokuz tane çözülemeyen problem verilmiştir. Deneklere her yanlış yaptıkları problemde ceza olarak şok verilmiştir ve bu cezanın çaresizliğe yol açıp açmayacağı gözlemlenmiştir. Deneyin sonucunda ise en çok çözülemeyen problem alan gruptaki denekler yani dördüncü gruptaki denekler, çözülebilir problemleri çözme konusunda diğer gruplara kıyasla daha başarısız olmuşlardır. Bu deneyle birlikte, kontrol edilemeyen olaylarla (çözülemeyen problemler) uğraşmanın, deneklerde ciddi bir şekilde performans düşüklüğüne yol açtığı açıkça gösterilmiştir. Fakat yapılan bu deneyde şu ikilemler mevcuttur: “Bu deneyde, deneklerin çabalarının şoku önlemede etkili olmadığını görmesinin (yani öğrenilmiş çaresizliğin) mi; yoksa problemi çözememenin yarattığı sıkıntı ve stresin mi performans düşüklüğüne neden olduğu açık değildir”. Belki de bu deneyde meydana gelen başarısızlık durumu, insanların çözemediği problemlere yönelik düştükleri çaresizlikle değil de insanların problemi çözebileceğine olan inancına rağmen çözememeleri nedeniyle yaşanan hayal kırıklığıyla açıklanabilir.