Yaşadığımız şu zaman diliminde, 2020 yılında neler gelip geçiyor böyle başımızdan? Sayalım. Kovid 19 salgını. Elazığ, Malatya depremi. Van’da çığ felaketi. Seller, trafik kazaları, orman yangınla...

Yaşadığımız şu zaman diliminde, 2020 yılında neler gelip geçiyor böyle başımızdan? Sayalım. Kovid 19 salgını. Elazığ, Malatya depremi. Van’da çığ felaketi. Seller, trafik kazaları, orman yangınları… İnsanlığa ağır hasar veren daha birçok doğa felaketi! Ve İzmir depremi… Bunda 2020 yılına yani soyut bir kavram olan zamana suç yüklemek abesle iştigal etmek olur. Yaşadığımız tüm felaketlerde asıl özne, asıl fail yani asıl suçlu biz değil miyiz sence? Hadi diyelim ki yukarıda saydığım doğal afetler yerkürenin marazlarından kaynaklanıyor, hadi ‘dünya döne döne yoruldu, ihtiyarladı ve artık işlevlerini yerine getiremiyor’… Ya, dünyanın büyük bir bölümünün açlık, sefalet, yoksulluk, tecavüz, cinayet, işgal ve türlü zulümleri görmesine ne diyeceksin? Aslında sen suçüstü yakalanmış bir suçlusun. Teslim ol ey insan! Yaşanan bunca vahşetin tek sebebi ve gerçek faili sensin. Kaçamazsın. Sığınamazsın yüzündeki makyaja, sahte rollerle kandıramazsın kâinatı ve yutturamazsın yüzündeki maskeyi insanlara… Evet, sensin cani, sensin vahşi ve sensin insanlığın katili. Kutsal kitabımız sana “Eşref-i Mahlûk” adını veriyor; ‘Yaratılmışların içinde en şereflisi’… Sen ne yapıyorsun? Yine Kur’an’ı Kerim’in net ifadesiyle “Yaptıklarınla aşağıların en aşağısı” oluyorsun! Sana verilenin kıymetini bilemiyorsun. Yazık! Hadi, meseleye seküler yönden bakalım ve insani değerleri din veya herhangi bir inançtan soyutlayalım… Yine senden geriye vahşet kalıyor. Sen ortak ahlaki değerlerde buluşamayan, sömüren, yok eden, kan döken, yakan, yıkan ve yok eden acımasız bir varlıksın. Sen bir canavarsın. *** Evet, yaşadığımız sarsıntılar insan neslinde büyük etkiler bırakacak… Hep diyoruz, herkes söylüyor, biz yine tekrar edelim “Kovid-19’dan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” Olmuyor da. Yaşama ait geleneklerimiz, biriktirdiklerimiz, kıymetlerimiz ve önemsediklerimiz hep değişti, ya da yok oldu. Ya depremler? Sel baskınları? Orman yangınları? Tüm bunlar olup bitip geçti mi sence? Yaşadığımız depremi bir düşün bakalım. Kaybettiklerimize rahmet dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden, yaralılarımıza acil şifa… Ama göçük altından sağ salim çıkarılan insanlar bunun psikolojik etkilerini kolayatlatabilecekler mi sence? Sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşayabilecekler, hayatlarına devam edebilecekler mi? Haydi söyle? Neye kurban gitti onların hayatları, umutları ve sevdikleri? Niye sustun, neden? Konuşmamama hakkını mı kullanıyorsun? Yoksa söyleceklerinin aleyhinde delil olacağından mı korkuyorsun. Madem öyle ben söyleyeyim, ben vurayım yüzüne gerçekleri. Bunca insan senin para kazanma hırsına, senin dizginlenemez hırsızlığına, senin vahşi tüketim arzularına kurban gitti. Yazık! *** Evet, büyük acılar yaşıyoruz. Elbet bu acıların kalıcı etkileri olacak. Belki de hiç tamir ve tedavi edilemeyen psikolojik etkiler taşıyacağız yıllarca. Elif ve Ayda bebek yakamıza yapışmayacak belki ama o masum gözleri hep üzerimizde olacak. *** Bize hep geleceği, ileriyi ve doğruyu gösteren Mustafa Kemal Atatürk, 3 yaşındaki kızımın söylemiyle ATA Dedemiz… Seni hiç unutmadık, unutmayacağız… Dualarımızda hep sen varsın. Bu acılı günümüzde sana olan özlemimi yazmak isterdim ama yüzleşmemiz gereken bir çok gerçek vardı… Rahmet denizinde kal… Türk Milleti olarak sana daima minnettarız.