Yer medeniyet kenti İzmir… Yavru bir köpek vahşice katlediliyor… Gerekçe ise; “Onun geçmesini mi bekleyecektim” sözleri… Bornova’da akaryakıt istasyonunda, minibüsün ezdiği yavru köpek öldü. O anla...

Yer medeniyet kenti İzmir… Yavru bir köpek vahşice katlediliyor… Gerekçe ise; “Onun geçmesini mi bekleyecektim” sözleri… Bornova’da akaryakıt istasyonunda, minibüsün ezdiği yavru köpek öldü. O anlara tanık olan benzin istasyonu çalışanının da dediği gibi olay yerinde gerçekleşen aslında yavru bir köpeğin ölümü değil, insanlığın ölümüydü… Ne ara kalplerimiz bu kadar karanlık oldu, ne ara vicdanımızı sonuna kadar yitirdik bilmiyorum ama artık en tehlikeli canlının insan olduğuna eminim. Şiddet kavramının yetersiz kaldığı olaylara her geçen gün yenisi ekleniyor. Çoğumuzun yüreği yanıyor, aklımız kabullenemiyor ama bir şekilde unutuyoruz. Doğamızda alışmak var çünkü… Hayvana, insana ya da her hangi bir cisme karşı düşmanca duygular besleyerek şiddet uygulayan bireylerin psikolojik durumunu sağlıklı olarak tanımlamak imkansız. Peki, ne oluyor da bir insan böyle vahşice duyguları benimseyerek dehşet saçabilecek noktaya geliyor? Araştırmalar gösteriyor ki; şiddet kavramı insanların gelişmişlik seviyesinin artışıyla ters orantılı ve şiddet eğilimi bulunan kişilerde görülen en büyük özellik anti sosyallik. Uzmanlara göre; toplumun sosyal normlarına uymayan kişiler, anti sosyal kişilik özellikleri taşır ve onlar için hayvanlara eziyet normalleşebilir. Psikiyatristler bu ruh halinin kökeninde doğadan uzaklaşmak olduğunu savunuyor. Kabul etmek acı olsa da bir gerçek var ki, teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte insan doğaya hâkim oldu ve adeta ‘biz üstün varlığız’ diyerek çevreyle birlikte hayvanları da yok eden bir zihniyet ortaya çıktı. Bununla birlikte insan, yeşil karşıtı bir hareket geliştirerek kendinde bitkileri kesme ve doğayı yok etme hakkı gördü. Ve insanlık tüm kibriyle doğayı yavaş yavaş yok etmeye başladı. Hayvana şiddet uluslararası literatürde fiziksel şiddet olarak adlandırılıyor. Doğaya, hayvanlara karşı şiddet uygulamayla ilgili özel bir tanım yok yani fiziksel şiddet tanımı hayvan veya insan için fark etmiyor. Yaşadığımız dünyada ne yazık ki hayvanlara karşı fiziksel, duygusal ve psikolojik şiddet hatta cinsel istismar azımsanamayacak kadar çok. Uzmanlar, doğa karşıtı hareket dışında bütün bunların nedeni olarak çocukluk dönemindeki travmaları işaret ediyor. Yapılan araştırmalara göre çocuk, şiddeti modellemeyle öğreniyor. Çocuğa şiddeti öğreten en birincil örnek canlı modeller. İkinci planda ise televizyon ve çizgi filmler bulunuyor. Yani yetişkinler hayvana şiddeti normalleştirmezlerse çocuk bunu örnek almıyor. Ayrıca çocuklarda anti sosyal kişiliğin gelişmemesi için küçük yaşta empati duygusunun öğretilmesi gerekiyor. Eğer empati yoksunluğu varsa, bunun ilk belirtilerinden biri, doğaya eziyet oluyor. Eğer çocukta hayvanlara karşı şiddet eğilimi varsa, büyüdüğünde çevresindekilere de aynı şekilde şiddet uygulama olasılığı artıyor. Bu noktada en büyük görev ebeveynlere düşüyor. Bilinçlenmedikçe, bilinçli nesiller yetiştirmedikçe ne şiddet ne istismar bitmeyecek ve korkarım sonunda kaybeden doğa değil insanlık olacak…