Bu yazı isimsiz on binlerce kahramana yazılmıştır.

Bu yazı isimsiz on binlerce kahramana yazılmıştır. Kızgın bir ağustos kuşluğunda.. Aldırış etmeden göğsünden damlayan kana, Korkmadan vızıldayan mermilerden, Elinde mavzeri, gözlerinde zaferin inancı.. Namlusundaki son mermisiyle Koşar adım ölümümün üstüne yürüyen nice Mehmetlere yazılmıştır.. Şanlı zaferlerin gölgesinde çoktan unutulmuştur adları.. Ne sevdaları vardır.. Ne hasretleri; Ne de bir mezar taşları.. Anadolu bozkırında, ıssız bir yaylada rüzgar fısıldar türkülerini. Gelip geçen öylece dinlesin diye. 1 Eylül 1922. Yüz yıl önce tam bugün.. Dumlupınar Uşak arasında bir yer.. Elinde tüfeği ile süngü hücumunda “Mehmet Onbaşı” Sağında solunda uçuşan şarapnel parçaları ürkütmüyor onu Bu kaçıncı yanımda patlayan top mermisi” diyor kendi kendine Yatsam uyurum. Ninni gibi artık hepsi bana” Yorgun “Mehmet Onbaşı” Bitkin.. 5 gündür menzilden menzile koşuyor. Ama yine de gözleri çakmak çakmak. Dudaklarında ince bir tebessüm.. Nasıl da aldık Afyon’u 7 kat tel örgü ile çevirmiş Yunan! Komutanları “7 ayda alırsanız 7 günde aldık” deyin.. diyormuş 7 saat bile dayanamadı ya! kafirler. Hey Dumlupınar ! Nasıl da kurt kapanına düşürdü sizi Mustafa Kemal Paşa. Artık ağlamanın, yalvarmanın vakti geçti. Hiç gelmeyecektiniz buralara Türk size vatanını verir mi ? Yüreği alev alev. Daha dün mangasının yarısını bıraktı Çal Köy yakınlarında.. Aylardır sırt sırta verdikleri Yakup gözlerinin önünde vuruldu. Sarı Hüseyin’i gömmeye fırsat bile bulamadı. Sessiz bir dua okuyabildi ancak atlayıp üstünden geçerken Bakamadı can dostunun yerde boylu boyunca yatan cesedine Hani söz vermişlerdi ya birbirlerine Şehit olanı öteki gömecekti. Nasip olmadı be Hüseyin’im Görüşmek ahirete.. Gözleri doldu Mehmet Onbaşı’nın Utanmasa ağlayacaktı.. Yunan mitralyözünün sesi yankılandı birden, Karşı sırttaydı. 100 metre ya var ya yok.. Zor attı kendini bir kayanın ardına Dinlendi öylece ahenkle işleyen makinelinin sesini.. Sonra yırtık çarıkları takıldı gözüne Dile kolay 5 gündür gece gündüz, sıcak soğuk demeden koşuyordu. Kan mı vardı ne kenarlarında. Olsun! Bu ayaklarının ilk kanaması değildi. Geçen yıl Kula yakınlarındaki bir yunan konvoyuna saldırmışlar Mermileri bitince, mecburen dağılmışlardı. Esir düşmemek için geceleri yürümüş, gündüzleri çalı diplerinde saklanmıştı. Su, ekmek yoktu.. Dağdaki hayvanların yediği pelitlerle karnını doyuruyordu. Yaklaşık 15 günde Kula dağlarından Sandıklı’ya kimselere görünmeden varmıştı. Eve de gidemezdi. Bir abisi Yemen’e, öteki Balkanlar’a gönderilmiş. İkisinden de bir daha haber alınamamıştı. Ne diyecekti eve varıp, mecburen yeniden orduya katıldı. Karargahta herkes Mustafa Kemal Paşa’yı anlatıp duruyordu. O da hep düşünürdü Acaba nasıl biri bu Mustafa Kemal Paşa diye? Türk’ün kaderini değiştirecek Paşa’nın aniden karşısına çıkıvereceğini Hatta kendisine harçlık vereceği aklının ucundan bile geçmezdi. Bir ay kadar önceydi Paşa, Akşehir’e bir futbol turnuvası bahanesi ile gelmiş; Arada birlikleri de denetliyordu. Etiroğlu Mehmet Onbaşı” diye bağırdıklarında eli ayağına dolaştı 3 adım öne çıktı. Kısa künye okuyup, selamı çaktı. Atış yapılacaktı. Nişan aldı.. Bu 10 diye bağırdı.. bastı tetiğe.. Karşıdan bayrak kalktı İkinci mermi 11’e dedi.. Bu 12.. bu da 12.. Bu da.. 5’te 5.. Yüzü güldü Mustafa Kemal Paşa’nın, Yanındakilere döndü. İşte mazgaldaki düşmanı gözünden vuracak Türk askeri” dedi. Cebinden çıkarıp bir de harçlık verdi. 1 ayda ne çok şey değişmişti. Şimdi Akşehir’le arasında yüz kilometreden fazla vardı. Yenilmez denilen düşman 3 günde bozulmuş, Yakıp, yıkıp kaçıyordu. Ne dinlenecek zaman, ne oyalanacak vakit vardı. Tüfeği kayanın ucundan usulca sürdü. Ölüm kusan mitralyöze doğru nişan aldı. Gez.. göz.. arpacık.. Haydi Bismillah ! Bastı tetiğe.. Ve yunan mevzilerine doğru kalkıp koşmaya başladı. Ve İzmir’e kadar da hiç durmadı.. O “Mehmet Onbaşı” benim dedemdi. Savaş olmadı, tek mermi atmadık” diyenlere inat Çatlamış ayaklarıyla, yarı aç yarı tok, rüzgar gibi uçarcasına, 14 günde Afyon’dan İzmir’e akan; Adları tarih kitaplarında yazmasa da, Tarihi kanlarıyla yazan; şanlı ordunun isimsiz binlerce nefesinden sadece biri. Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası Sahibi Mehmet Onbaşı ve silah arkadaşları” Huzur içinde uyuyun.. Kimse kalmasa bile. Sizin türkünüz bu diyarlarda hep söylenecek. Bozkırın orta yerinde ıssız bir yaylada rüzgar fısıldayacak Gelip geçenler öğrensin diye. Ruhunuz Şad Olsun !