Yeni eğitim öğretim dönemi için hazırlıklar başladı. Velilerin beklentisi benzer. Bilgili, merhametli ve idealist öğr...

Yeni eğitim öğretim dönemi için hazırlıklar başladı. Velilerin beklentisi benzer. Bilgili, merhametli ve idealist öğretmenler, sınıfları ve bahçesiyle fiziki yapısı yeterli ve güvenli okullar. Çocukların beslenmesi, kullandıkları ders materyalleri de elbette merak edilen diğer konuların başında geliyor. Yemek demişken, geçen yıl bir kreşin yemek listesini gördüğümde dehşete kapıldım. Sabah kahvaltısında reçelli ekmek, üzüm ve bitki çayı yazıyordu. Her gün değişiklik gösteren liste ancak haftada bir kez yumurtaya, bir kez de krep, pankek gibi yumurta içeren bir kahvaltılığa yer veriyordu. Reçelli, çikolatalı, tahin pekmezli ekmek ise haftada iki gün şeklinde dönüyordu. Hem şaşırdım hem de kızdım. Kreş çağındaki çocuklar, yumurtayı, peyniri şimdi yemeyecekse ne zaman yiyecekti? Okul sahibiyle görüştüğümüzde, çocukların “ekmeğe sürülen şeyleri” daha çok sevdiğini söyledi. O halde peynir sürün, zeytin ezmesi sürün, değil mi? Ya da bir dilim peynirli ekmek bir dilim reçelli ekmek verin kahvaltılıkların yanına. Peynir, zeytin mutlaka olsun, domates ve salatalığı, havuç ve turp ile mevsime göre dönüştürün. Yumurta ve süt alerjisinden endişe ediliyorsa bir dolu, bir boş yapın, neyse… Keşke beslenme uzmanından destek alsa okullar. Yemek listelerini, çocukların gelişim ve ihtiyacına göre uzman belirlese, ne güzel olur değil mi? Bir başka okul yöneticisiyle “eğitimi” konuştuk. Çocuk gelişimi bölümünü açık öğretim fakültesinde okumuştu. Öğretmenlerin hepsi eğitim fakültesi mezunu değildi. Eğitimci, eğitimin değil tecrübenin önemli olduğunu savundu, güleyim mi ağlayayım mı, bilemedim. Keşke eğitim fakültesinin, formasyonunun kıymeti bilinse, değil mi? MEYVE DALINDA ÇÜRÜDÜ İzmir’de tarihi köşkler vardır, anaokulu olarak hizmet verir. Bazılarının bahçesinde meyve ağaçları yükselir. Önlerinden her geçişimde çürüyen meyvelere bakar, “Bunlar ağaçtaki meyvenin kıymetini bilmiyor, çocuğun kıymetini nereden bilecek?” diye düşünmeden edemezdim. Toplayıp yemeklerinin yanında çocuklara neden vermezler, anlamazdım. Bu okulların üretmeyi, emek vermenin önemini nasıl anlatacağını sorgulardım. Keşke o ağacın meyve verdiği zamanda bir çiftçi gelse, uygun yöntemle meyveler toplansa da çocuklar tohumdan tabağa kadar ekip biçme imkanları yoksa dahi en azından dinleseler, yedikleri her nimet üzerindeki alın terini kavrasalar, ne güzel olur değil mi? Bazı sınıflar küçük, bazı okulların bahçesi dar. Hatta Necatibey İlkokulu gibi, şahane bir bahçesi varken depreme dayanıklı hale getirilecek diye yıkılan, yerine daha büyük binalar yapıldığı için bahçesi küçültülen okullar var. Keşke mimarlar, mühendisler ortak çalışsa da okullar cennet olsa… Uygun büyüklükte olmayan okullar açılmasa, bu uygun büyüklüğü, mimarlar, mühendisler ve çocuk gelişimciler birlikte belirlese… Bahçeleri peyzaj mimarları düzenlese, ne güzel olur değil mi? Siz yazıyı okuyun, ben aklınızdan geçenleri… Beslenme uzmanına danışan, eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerle eğitim veren, mimarlara, mühendislere danışarak koşup oynayacak alan tasarlayan okulların fiyatı ne olacak, diye düşünüyorsunuz değil mi? Sanki şu andaki fiyatlar uygunmuş gibi… Üstelik bunları devlet okullarında görebilme ihtimali bile gelmiyor aklımıza. Özel okullara dökülen binlerce liraya rağmen bu hizmete erişemiyorken, devletin bu özeni göstermesini beklemek hayal mi olur? İşini layıkıyla yapanları tenzih ederim. Ancak ihmal edilen çocuklarımızdır, yani geleceğimizdir. Okul öncesi eğitimi yalnızca ‘bakıcılık’ olmamalıdır. Üniversitelerde bile kampüs kültürü varken ilkokul, ortaokul, lise yalnızca binadan ibaret olmamalıdır. Çocuklarımızın kurmasını beklediğimiz geleceği biz de onlar için tasarlamalıyız. Hayallerine ortak olmalıyız. İYİ HABER: KKTC Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, basit bir idrar tahlili ile prostat kanserinin teşhis edilmesine olanak sağlayan ve dünyada ilk kez başarıya ulaşan bilimsel yöntemini, Uluslararası Kanser Kongresi'nde 50 ülkeden yüzlerce bilim insanına duyurarak ülkesine büyük gurur yaşattı. Serakıncı, kanserde en önemli unsur olan erken tanı için doktora öğrencisi Eyyüp Kavalcı ile birlikte çalışmaya başladıklarını ve uluslararası yayınını yaptıklarını aktardı. Moleküler biyoloji ve genetik uzmanı ve Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın manevi kızı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, uzun yıllar çalıştığı bilimsel yöntemden başarılı sonuçlar aldıklarını bildirdi. GÜZEL İÇERİK:Türk gibi yaşayan Japon” sloganıyla, Masataka Kobayashi tarafından kurulan instagram hesabı “Kobayashi Ailesi”, kültürler arasındaki benzerlik ve farklılıklara birbirinden eğlenceli paylaşımlarla dikkat çekiyor. Türk eşiyle Malezya’da yaşayan Kobayashi, Türkiye, Japonya ve Malezya hakkında merak edilenleri, kendi merak ettiklerini, sıradışı bulduklarını ve beğendiği yemekleri anlatıyor, önerilerde bulunuyor. YouTube kanalı üzerinden de yayın yapan Kobayashi Ailesi, takipçilerini Uzakdoğu esintileriyle dolu keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.