Sözleşme kavramı üzerine uzun zamandır düşünüyorum. Akitleşme, söz verme, verdiğin sözü kayıt altına alma, lafta kalmasın diye hukuki bir zemine oturtma, şartlara uyma zorunluluğunu yazılı olarak o...

Sözleşme kavramı üzerine uzun zamandır düşünüyorum. Akitleşme, söz verme, verdiğin sözü kayıt altına alma, lafta kalmasın diye hukuki bir zemine oturtma, şartlara uyma zorunluluğunu yazılı olarak ortaya koyma ve bağlayıcı olma çağrışımlarını içeriyor. Durum buysa eğer… Peki İstanbul Sözleşmesi de ne ola ki? Hemen açıklayalım; İstanbul Sözleşmesi'nin diğer adı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'dir… Bu sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul'da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. Toplantısında ilan edildi. Türkiye’de sözleşmeyi ilk imzalayan ülke oldu. Yani bir bakıma sözleşmenin en büyük mimarı biziz… Sözleşme bir kadına yönelik uygulanan şiddetin sadece tüm kadınlara değil aynı zamanda tüm insanlığa karşı da yapılan bir şiddet/suç olduğunu vurgulanıyor… Ama sözleşmenin öznesinde sadece kadınlar yok. Ayrımcılık, eşitsizlik ve dezavantajlı grupların hakları da var! Fakat bu sözleşme için en büyük fırtına ise “cinsiyet, cinsiyet eşitliği” gibi alanlarda kopuyor. Çünkü “cinsiyet” gibi önceliği ve “aykırılıkları” olanlara bir bakıma destek oluyor bu sözleşme… Tabii ki fırtına da bu konuda çıkıyor. Geçelim… *** Görüyorsunuz ki kadınlarımızı, annelerimizi, eşlerimizi, kızlarımızı dahi kendi bilinç, ahlak ve yasalarımızla koruyamıyor, bir sözleşmeye ihtiyaç duyuyoruz! Çok yazık! Bir de koruma meselesi var! Demek saldır var! Bu durum, Atatürk’ün medeni vasfı yüksek Türk Milleti tarifine yakışmıyor … *** Salgınla savaşımız sürüyor. Bu savaşta aslında hepimiz askeriz ama bazılarımız yan gelip yatıyor! Nöbet yok, siper yok, dikkat yok! Nasıl kazanacağız bu savaşı? *** Dün çok güzel ve şık bir organizasyonla Ailemiz olan Ege Telgraf’ın 61. Kuruluş yıldönümünü kutladık… Çok kıymetli misafirlerimiz, yazarlarımız, gazetemizin kalemşörleri, emektarları ve emekçilerimiz… Hepimiz oradaydık… Dünkü yazımda da söylediğim gibi daha nice yıllara Ege Telgraf… Sen bir tanesin!..