İzmir yaşadığı hiçbir acıdan, ödediği hiçbir faturadan ders almıyor. Yaşanan felaketlere rağmen, üzerine kurulduğu coğrafyanın vasıflarını görmezden gelmeye devam ediyo...

İzmir yaşadığı hiçbir acıdan, ödediği hiçbir faturadan ders almıyor. Yaşanan felaketlere rağmen, üzerine kurulduğu coğrafyanın vasıflarını görmezden gelmeye devam ediyor. Hataların en başında, deprem hattı ve fay katmanlarının bu bölgenin doğal tektonik yapısı olduğunu inkar ile şehirleşme ısrarı geliyor. Yerküremizin sayılı Jeotermal alanlarından biri üzerinde oturduğunu görmezden geliyor. Çevreci yaklaşımlar da İzmir il sınırları dahilinde bu anlamda mutasyona uğruyor. Modern bilimsel bakış açıları, dünya konjonktürü, karbon ve fosil yakıt tepkisi ile artan iklim direnişi, kentimizde taş devrine doğru evrim geçiriyor. Tüm dünya doğal enerji seferberliğine tutuşmuşken, İzmir Fosil yakıt şebekeleri için imza kampanyaları organize ediyor. Bunu büyük altyapı yatırımı olarak pazarlıyor ve ülkemizin en batılı şehrinde bu organizasyon büyük sevgi ile kucaklanıyor, alkış alıyor? Eylül 2016 da Seferihisar’a jeotermal ısınma ve turizmi müjdelenmiş, Seferihisar Jeotermal A.Ş kurulmuştu. Bu girişim, ne ara ilçe konutlarına doğal gaz şebekesine dönüştü?YAVAŞ NE YAPARDI’ Çeşme ‘ye de 2001 yılında Balçova gibi jeotermal ısınma müjdesi verilmişti. Proje 2006 da mekânsal ısınma şebekeleri yerine otellere termal su dağıtımı şeklinde evrim geçirmişti. Çeşme Jeotermal Aş. (ÇEŞTAŞ) ve Çeşme Otelciler Birliği’ne (ÇEŞTOB) bağlı işletmelere termal su dağıtım şebekesi kurdu. Konutların ısıtılması fikri buharlaşıp yok oldu. 2021 Ocak ayında Çeşme Belediyesi, ilçe halkını doğalgaz seferberliğine davet etti. 5 bin imza toplayalım, ilçemize doğalgaz şebekeleri kuralım kampanyası son sürat devam ediyor. Bir nevi akıl tutulması almış başını gidiyor. Fransa’da çevreciler fosil yakıtlara dava açarken, Çeşme’de fosil yakıt seferberliği sürüyor. İnsan, eğer ki bu rezervler Ankara coğrafyasında bulunuyor olsa, Sayın Mansur Yavaş’ın yaklaşımı ne olurdu diye düşünmeden edemiyor. Sayın Yavaş, kuvvetli kalemiyle İzmir tarihine sürülen kara leke için de bir mektup yazsa, güzel olmaz mı? Tüm dünya bölgesel kalkınma, kaynakların verimli kullanılması derdine düşmüşken, İzmir çevrecileri farkında olmadıkları bir buhran yaşıyor. İzmir Kent Konseyi, peysaj bitkileri budama seminerleri düzenliyor? Seller, depremler afetler, çarpık kentleşmiş şehrimizi yerle yeksan etmişken, halen emsal artışı, kat, yükseklik ve yoğunluk artırma derdine düşülmüş İzmir’de. Halkın elinde kalan son bahçe, bir avuç toprağı ve yeşilliği olan Kültürpark’a göz dikilmiş. Ankara demişken, Ankara gibi kapalı karasal bir havza ortasında değil İzmir. Merkezinde koskoca bir Körfez etrafına kurulu. Dört bir yanı deniz. Ancak su akacak, denize ulaşacak yol bulamıyor! İrili ufaklı 85 kadar dere ve nehir kolları kuşatılmış. Birçoğu artık görülmez, bilinmez olmuş, üzerinden yollar geçmiş, mahallelerin altında kalmış. Su kuvveti ile indiği zaman o yollar tekrar dere görünümüne bürünüp, önüne ne kattıysa alıp körfeze götürüyor. Körfez demişken, körfez eski çağlardan beri alüvyonlarla doğal olarak büyük ölçüde dolmuş. Bayraklı Ovası, Bostanlı, Sasalı oluşmuş. Fakat diğer açıdan insan eliyle de yaklaşık 500 yıllık bir doldurma serüveni halen devam ediyor. Tabiatın kendi dengelerine karşı şehirleşme savaşı kısa vadede kazanım gibi algılansa da, doğanın kendisinden zorla alınanlara karşı tepkisi her zaman ağır olur. İzmir hatalarından ne zaman ve ne vesile ile ders çıkarabilecektir?.. bilinmez.